KADİR GÖKMEN ÖGÜT (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, şu sıralar -ismini veremediğimiz için Bankacılık Kanunu'na göre- operasyon geçiren bir kamu bankası genel müdürünün evinde 4,5 milyon dolar bulunduğunu öğrendik. Sizin, banka genel müdürü atarken daha dikkatli olmanızı rica ediyoruz. Kendi bankasına bile güvenemeyip evinde para saklayan bir genel müdürden ne beklemektesiniz?
Daha bir hafta önce, bu banka vasıtasıyla esnafa ne kadar çok kredi verdiğinizi Başbakan ballandıra ballandıra anlatmıştı. Öğünerek anlattığınız bankanın genel müdür yardımcıları partinizden milletvekili ve genel başkan adayıdır. Şimdi "Bürokratlar yaptı." deyip elinizi yıkamaya nasıl içiniz rahat ediyor, bunu öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakan, Hükûmetinizin başı partinizden istifa eden Milletvekili Hakan Şükür'le ilgili olarak: ''Böyle bir şeyi kendisine yakıştıramadım. Bir insan bir partinin bayrağı altında seçime giriyorsa ondan sonra o parti ile birlikte hareket eder, ayrılıyorsa sadece partiden ayrılmaz. Eğer dürüstse, altını çiziyorum, eğer dürüstse o zaman Parlamentodan ayrılır, milletvekilliğinden ayrılır çünkü bağımsız olarak bu Parlamentoya gelmiş birisi değilsin. Ama tabii bu herkese nasip olan bir şey değil.'' Gene tekrar ediyorum. "Ama tabii bu herkese nasip olan bir şey değil, olması gereken budur." demiştir. Siz de aynı görüşte misiniz? Daha yakın zamanda Adıyaman'dan seçilen CHP milletvekili AKP'ye geçmiştir. Bu milletvekili neden nasiplenmiştir açıklayabilir misiniz?
Teşekkür ediyorum.
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakan, son dershane tartışmalarında Hükûmeti destekleyen bildiriye ve ilana en önce destek verenlerden, imza atan bir yardım kuruluşu okullardan resmen sınıf başına 90 lira toplarken 62 bin kız çocuğuna burs veren Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneğine mali soruşturma açılmasının ve çok yüksek vergi çıkarılmış olmasının nedeni nedir? Bırakın kanunu nizamı, vicdanınız nasıl rahat dolaşabilmektesiniz? 62 bin kızımız buradan gelecek 60 liraya muhtaçken birileri gibi otel lobilerinde rüşvet pazarlıkları yapmamaktadırlar. Bunlar 60 liraya muhtaç kızlarımızdır, isimleri de bilirsiniz ki "kardelen" diye geçer. Bu konuda bir açıklamanızı bekliyorum.
Teşekkür ediyorum.
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yine sizi diş hekimlerinin sorunlarıyla sürekli meşgul ediyorum ama bu sorunlar yıllardır çözülemediği için bir daha bir daha Mecliste dile getirmek istiyorum çünkü meslektaşlarımızın çok önemi sıkıntıları var. Onları burada dile getirmezsem onlar adına buraya gelmiş olan bana sitem ettiklerini düşünüyorum.
Dün yine İstanbul Tabip Odasının çıkmakta olan Tam Gün Yasası'yla ilgili olarak yapmak istediği basın toplantısı maalesef her zamanki gibi hoyratça davranılarak Hükûmetinizce engellenmiştir. Her gün bir yenisini gördüğümüz bu antidemokratik uygulamaların ileri demokrasiyle ne ilgisi olduğunu çözememekteyim.
Öncelikle, ilgili kurum ve kuruluşların görüşü alınmaksızın, Komisyon çalışmaları esnasında kamunun ve özel sağlık sektörünün farklı bileşenlerinin menfaati için sunduğumuz tüm önergelerin reddedilmesi suretiyle birilerinden ve bir yerlerden sipariş edilen konuların birbirinden alakasız maddelerle dayatılmasını burada huzurlarınızda kınıyorum. Hükûmet zaten bazı izahı olmayan sağlık politikalarıyla hekimleri üzmekteyken diş hekimleri bundan fazlaca nasibini almaktadır. Tam beş yıldır muayenehanesi bulunan 17 binin üzerindeki diş hekimi kamudan hizmet alımı konusunda devletten haber beklemektedir. Son olarak Başbakan Yardımcımız Ali Babacan, tam bir yıl önce, bunun ağır bir yük getireceğini söyleyerek konuyu kapatmış ve "İlgili kuruluşlarımız tarafından üzerinde çalışılıyor." demekle yetinmiştir. Oysa, SGK yıllardır bu özel muayenehanelerden ve kliniklerden hizmet almak için söz vermekte, çalışma yapmakta fakat her bakan değişiminde bu süreç ötelenmektedir. Bu muayenehanelerde bulunan ekipmanlar işsizlik dolayısıyla atıl beklemektedir. Hizmet alınamaması nedeniyle birçok muayenehane kapanmakta, buralara hizmet veren diş hekimi, yardımcı personel ve diş teknisyenleri de zincirleme olarak işsiz kalmaktadırlar. Bu muayenehaneler, yurdun dört bir köşesinde en ücra alanlarda bulunmaktadırlar. Sağlık sektörünün tüm kalemlerinden kamu hizmeti alınmaktayken bugün sadece diş hekimliği hizmetleri bu kapsamın dışında tutulmaktadır. Sağlık Bakanlığının bütçesi görüşülürken de sormuştuk, verilen cevaba göre; ağız diş sağlığına toplam sağlık harcamaları içinde yüzde 4'lük bir oran ancak tahsis edilebilmiştir.
Değerli milletvekilleri, Hükûmet performans sisteminden nasibini alan diş hekimlerinden akla ve bilime aykırı şekilde çalışmasını beklemektedir Hekimlikte yapılması gereken işlem sayısı bilimsel olarak bellidir. Yapılan tedavilerin de kalitesi tartışmalı hâle gelmektedir bu yöntemlerle. Hükûmetin ısrarlı politikaları yüzünden bugün muayenehanesinde çalışan diş hekimi işsiz, kamuda çalışan diş hekimleri köle durumundadır. 7 bin diş hekimiyle tüm Türkiye'nin ağız ve diş sorununu çözme olanağınız yoktur.
Türkiye maalesef ağız ve diş sağlığı açısından, hem ABD'nin hem de Avrupa'nın çok gerisindedir. Aynı şekilde, diş hekimlerinin hakları da bu ülkelerin çok gerisindedir. Hükûmet yurdun birçok yerine ağız ve diş sağlığı merkezi açarak burada çalışan diş hekimlerine performans sistemi dayatmasıyla günde 30 ila 60 hasta yükleyerek bu sorunu sadece görünürde çözmeye çalışmaktadır. Oysa amaç, sorunu çözermiş gibi yapmak değil, koruyucu ve önleyici tedbirleri alarak uzun vadeli çözümler üretmektir. ADSM'lerde günde 14-18 olması gereken girişimsel işlemler 30 ila 60 sayısını bulmakta, bu da çalışan hekimler ve yardımcı personel üzerinde ciddi sağlık problemleri yaratmaktadır. Geçen sene de önermiştim: Adliyede performans sistemini uygularsanız birikmiş tüm dosyalar altı ay içinde eriyecektir. Bugünlerde olduğu gibi, bazı cin fikirlilerin polise de performans uygulamasını düşünmesi ise her hırsızlığı çözecektir ama dikkat etmek lazım, bu hırsızlıklar nerelere kadar gelecektir, onu da görmek lazım.
Hekimler aldıkları ücretin özlük haklarına yansımaması dolayısıyla emeklilikte büyük zorluklar çekmektedirler. Sayın Bakan otuz yıl sonra bunun düzeleceğini söylemişse de bu bize "Ya deve ölür ya deveci" fıkrasını hatırlatmaktadır.
Ağız diş sağlığı merkezlerinin ülke genelinde sayısı 140 civarındadır. Merkezlerin, mümkün olduğu kadar, hizmete ulaşmanın zor olduğu Anadolu'nun kentlerine gitmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bu sistemin bir halkası olarak bir girişim de kasımın ilk haftasında Kütahya'da yaşanmış, kamuya ait Kütahya Ağız ve Diş Sağlığı Merkezinde diş hekimliği hizmetlerinin taşeron eliyle verilmesi için Sağlık Bakanlığı tarafından ihale açılmış, Türk Diş Hekimleri Birliği, odalar ve meslektaşlarımız ve sağlık meslek örgütleri tarafından tepkiyle karşılanan bu ihale şimdilik iptal edilmiş ama son on yılın uygulamalarına bakıldığında da bu girişimlerin son bulmayacağını rahatlıkla görmekteyiz ama meslektaşlarımız, her seferinde, bu taşeronlaşmaya sonuna kadar direnecektir.
Yine, son dönemde -bakanlarca yalanlansa da- ağız diş, göz ve bazı ilaçlarla ilgili ödemelerin kapsam dışına çıkarılacağı sıklıkla dile getirilmektedir. Bu hizmet ve ilaçlar tamamlayıcı sağlık sigortası kapsamına alınmaya çalışılmaktadır. Bu da sağlık sistemimizde onarılmaz yaralar açacaktır.
Değerli milletvekilleri, ağız ve diş sağlığının genel sağlığın ayrılmaz bir parçası olduğunu bütün dünya İstanbul Deklarasyonu'yla kabul etmiş, Dünya Sağlık Örgütü kalp ve damar hastalıkları, şeker hastalığı, kanser ve ağız diş hastalıklarını en yaygın ve en önemli bulaşıcı olmayan 4 hastalık olarak tanımlamıştır. İlaveten, yine ağız diş hastalıkları dünya genelinde en pahalı 4'üncü hastalık olarak konumlanmaktadır. Diş çürükleri çoğu yetişkini etkilemekte, okul çocuklarının yüzde 60 ila 90'ını etkileyerek her yıl milyonlarca okul gününün kaybedilmesine sebep olmaktadır. Diş çürükleri ve diş eti hastalıkları en önemli global ağız sağlığı sorunları arasında sayılmakta, ağız kanseri en sık görülen 8'inci kanser tipi olarak karşımıza çıkmaktadır.
Dolayısıyla, genel sağlık ile ağız ve diş sağlığı arasında yadsınamayacak derecede önemli bir bağ vardır. Türkiye'de genel sağlıkta ve diş hekimliğinde tedavi edici değil koruyucu ve önleyici sağlık hizmeti benimsenmelidir. Nitekim, büyüyen nüfus yeni yaklaşımlar gerektirmekte, bunun için toplum bilincinin artırılması hedeflenmelidir. İletişim çağında bunu yapmanın en önemli ve etkin yolu medya vasıtasıyla geniş kitlelerin bilgilendirilmesiyle olur. Sağlık Bakanlığının insan sağlığıyla ilgili kamu spotları hazırlayarak pek çok konuda bilinç oluşturulması çabaları önemlidir ancak bunun ağız ve diş sağlığı uygulamaları için de yapılması mutlaka gerekmektedir. Film veya dizilere kamu spotları yerleştirilmesi veya sanal reklamlar şeklinde bu bilinçlendirmenin yapılması tüm toplumun yararınadır.
Bugün, ne yazık ki, genel tıp ve diş hekimliği eğitimi arasında büyüyen bir kopukluk bulunmaktadır. Diş hekimleri için son gelişmeleri ve teknolojiyi içeren müfredattan yararlanabilecekleri, ideal ağız sağlığı hizmetleri sağlayabilecekleri ve geniş düşünerek genel sağlığa yönelik önlemler alabilmelerini sağlayacak bir eğitim sistemi oluşturmak şart olmuştur. Fakültelerde edinilen bilgi ve becerilerin unutulmamasını, diş hekimliği alanındaki gelişmelerin izlenmesini ve topluma daha nitelikli diş hekimliği hizmeti verilmesini sağlamak amacıyla 1998 tarihinde Türk Diş Hekimleri Birliği Merkez Yönetim Kurulu kararıyla Sürekli Diş Hekimliği Yönergesi yürürlüğe girmiş ve Sürekli Diş Hekimliği Programı başlamıştır. Bu programın başladığı günden itibaren on dört yıl içerisinde 17 bin diş hekimi bilimsel etkinliğe katılmıştır. Bunlar çok önemli başarılı çalışmalardır. Bu programın beş yıllık bir geçiş süresiyle birlikte 2019 yılı itibarıyla Bakanlık tarafından zorunlu hâle getirilmesine yönelik Diş Hekimleri Birliğinin talebi vardır. Yani, birçok gelişmiş ülkede, Almanya'da, İtalya'da ve Fransa'da zorunlu olan lisans eğitimi sonrasındaki zorunlu sürekli diş hekimliği eğitiminin ülkemizde zorunlu olması, geçiş süresi olarak kabul edilecek beş yılın da teşvik edilmesi gerektiğine inanıyoruz. Öğrenmenin ve gelişimin sonu yoktur. Bu sebeple, sürekli diş hekimliği eğitiminin mecburi olması, diş hekimleri ve halk sağlığı açısından şarttır.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, yeri gelmişken, sıklıkla tarafımıza iletilen bir talebi daha gündeme getirmek istiyorum. Diş hekimliği fakültesi stajyer öğrencilerine ücret ödenmemesinin eksiklik olduğunu daha önceki konuşmalarımızda da dile getirmiş, konuyla ilgili kanun teklifi vermiştik. Bir kez daha altını çizmek isterim ki, bu zorlu şartlarda kendi cebinden para harcayarak, 4'üncü ve 5'inci sınıfta hasta bakarak devlete önemli ekonomik katkıda bulunan, her türlü sağlık riskiyle karşı karşıya olan diş hekimliği fakültesi öğrencileri büyük bir haksızlıkla karşı karşıyadır. İntern hekimlere bugün ödenen aylık ücretin, stajyer diş hekimlerine de ödenmesi ve sosyal güvenlik haklarından faydalandırılmaları gerekmektedir.
Bir başka sorunumuz da, muayenehanelerin Diş Hekimleri Odasından ve il sağlık müdürlüğünden aldığı ruhsatın yanı sıra, bir de belediyelerden ruhsat alması büyük sıkıntılara yol açmaktadır. Aynı durumda olan avukatlar, mali müşavirler ve noterlerin istisna olması, eşitlik ilkesine uygun görülmemektedir. Diş hekimi muayenehanelerinin de belediyeden ruhsat almaları bir an önce istisna kapsamına alınmalıdır.
Bunun yanı sıra, sağlıkta veri paylaşımı her bakımdan büyük sıkıntı yaratmaktadır. Bu, kesinlikle, Anayasa'nın 20'nci maddesine aykırıdır. Üniversitelerimiz halka açılma bahanesiyle artık sadece basit, sıradan, birinci basamak hizmetlerini yapmaktadır. Hâlbuki, üniversitelerimiz ileri teknikle, sağlıkta daha çözülemeyecek, karmaşık sorunları çözmek üzere yaratılmıştır. Bu konuda da mutlaka üniversitelerin gerekli konuma getirilmesini talep etmekteyiz.
Hepinize saygılar sunmaktayım, teşekkür ederim.
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle Milletvekili arkadaşımız Mustafa Balbay'ın özgürlüğüne kavuşmasını buradan kutlamak istiyorum, Meclisimize hayırlı olsun diyorum. Umarım bütün Meclisteki arkadaşlarımız aynı sevinci yaşıyorlardır diye düşünüyorum, darısı diğer tutsaklara diyorum.
Değerli arkadaşlarımız, değerli milletvekilleri, ağız ve diş sağlığının önemli unsurlarından biri de diş teknisyenleridir. Bu ihtisas ve tecrübe gerektiren bir meslektir. Bunun yanı sıra, birçok sağlık riskini barındırdığı ve ölümcül olabilen meslek hastalıklarının görüldüğü bir alan olması sebebiyle, yasalarla ağır ve tehlikeli işler kapsamına girmiştir.
Diş protezi üretimi sırasında tehlikeli kimyasal maddeler, ağır metal alaşımlar kullanıldığı için, diş protez laboratuvarları sağlık risklerini barındırmaktadır.
Türkiye'de, diş protez hizmet alımı ihale usulüyle yapılmaktadır. Önceleri, hizmet alımı, kurumların iş yüküne göre birden fazla laboratuvardan sağlanabilirken, Kamu İhale Yasası'nın diş protez üretimiyle ilgili hususlarının 2011 yılında yürürlüğe girmesiyle, hizmet alımı, yapılan ihaleyle en düşük fiyatı veren firmaya verilmeye başlamıştır. İhale şartlarındaki tek kriter ruhsatlı laboratuvar olmaktır. İş yerindeki sağlık güvenlik şartları, iş tecrübeleri ve bunun gibi diğer başkaca birçok hayati husus sorgulanmamakta, en düşük teklif veren firma kabul edildiği için çok düşük fiyatlarla ihalelere girilmekte ve düşük fiyata malzeme üretmektedir.
Malzemede düşük fiyat demek, üründe düşük kalite ve vasıfsız eleman demektir. Zira, ihale usulü verilen hizmet insan sağlığını gözetmediği ve fiyatların maliyetinin çok altında olması sebebiyle, laboratuvarlar vasıfsız ve sigortasız eleman çalıştırmak zorunda kalmaktadırlar.
Kapasitesinin çok üzerinde bir ihaleyi kazanan laboratuvar, işleri yetiştirme amacıyla 5 ila 10 kişinin çalıştığı küçük laboratuvarlara üretim yaptırmaktadır. Bu uygulama, günlük çalışma sürelerini on altı ila on sekiz saate kadar uzatmaktadır.
AB ve Türkiye'deki mevzuata göre bir ayda 23 hareketli protez yapılması gerekirken, özel laboratuvarlarda 1 diş teknisyeni günde 26 tane protez yapmak zorunda bırakılmaktadır.
Bir diğer önemli sorun, Sağlık Bakanlığı, Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu genelgesiyle, Sağlık Bakanlığına bağlı ağız ve diş sağlığı hizmet birimlerinde görevli diş protez teknisyenlerinin günlük yapması gereken iş miktarlarını, önceki belirlenen iş miktarlarına oranla 3 kata kadar artırmıştır.
Diş teknisyenlerinin çoğu, silikozis başta olmak üzere, berilyozis, akciğer hastalıkları, astım, KOAH, akciğer kanseri, cilt, göz, işitme hastalıkları, kas, iskelet sistemi hastalıkları, sinir hastalıkları gibi hastalıklara yakalanmaktadır. Türkiye genelinde, resmî rakamlarla 10'a yakın diş teknisyeni silikozis nedeniyle yaşamını yitirmiştir ama kayıtlara geçmeyen onlarca ölüm vakası olduğu belirtilmektedir. Bugün, Sağlık Bakanlığı verilerine göre, diş teknisyenlerinin bir çoğu silikozis hastasıdır.
Meslek hastalıkları hastanelerinin Türkiye'de 3 tane olduğu göz önünde bulundurulduğunda, bu sayıların gerçeği yansıtması da beklenemez.
Değerli milletvekilleri, son olarak ağız ve diş sağlığı teknikerliği üzerine birkaç şey söylemek istiyorum. Kabul edilen 6354 sayılı Kanun'la tüm diş teknikerlerine büyük darbe vurulmuştur. Çabalarımızla yürürlükteki yasa ancak ağız ve diş teknikerliğine ilişkin iş ve işlemleri son beş yıl içinde toplam en az bir yıl süreyle yaptığını belgeleyen, en az lise seviyesinde eğitimi bulunanlardan, usul ve esasları Sağlık Bakanlığınca belirlenen eğitimleri alarak açılacak sınavlarda başarılı olanların ağız ve diş sağlığı teknikeri yetkisiyle çalışmasına olanak sağlamaktadır. Konu ne olursa olsun, o işin eğitimini almış kişilerin istihdam edilmesi şüphesiz ki çok önemli ve gereklidir. Hükûmetin bu yöndeki çalışmalarını ve ilgili yasalarını canıgönülden destekliyoruz. Ancak, ne var ki ülkemizde okullaşma oranının hâlâ düşük seviyede olduğu, diş hekimi yardımcılarının yüzde 35'inin ortaokul, hatta ilkokul mezunu olduğu, bu kişilerin okuma olanağı olmayan kısa yoldan hayata atılıp para kazanmaya çalışan vatandaşlarımızdan oluştuğu, birçoğunun kadın olduğu göz önünde bulundurulduğunda, kazanılmış haklarının ellerinden alınması kendilerini son derece mağdur etmiştir. İnsanlar yıllardır hizmet vermektedir, bu insanların hakkının da bir defaya mahsus olmak üzere yasada yer alan "en az lise seviyesi" ibaresinin "ilkokul" olarak değiştirilmesi ve ilgili kişinin, yasanın yürürlüğe girdiği tarihten önceki beş yıl içinde ağız ve diş sağlığı teknikerliğine ilişkin iş ve yükümleri asgari bir yılı yürütmüş olmasını ispatlaması şartıyla -tekrar ediyorum- bir defaya mahsus olmak üzere verilmesini istemeleri gayet tabidir.
Ağız ve diş sağlığı teknikerliğinin ön lisans eğitimi veren okul ve buna paralel olarak mezun sayısının ülke çapında ihtiyacı giderecek sayıda olmaması da bir başka sorundur. Üstelik, bu alanda yetişmiş yeterince insan gücü de bulunmadığından muayenehanelerde de eleman sıkıntısı yaşanmaya başlamıştır.
Hepinize saygılarımı sunarım.
Teşekkür ederim.
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Başta eşim olmak üzere ulusumuzun gururu tüm öğretmenlerimizin Öğretmenler Günü'nü buradan kutlamak istiyorum, onlara saygılarımı iletiyorum.
Sayın Başkanım, Meclis Başkan Vekilinin dün yaptığı bir konuşmayı -burada okumuş- üzülerek basından okuduk. Hükûmette olmadığı hâlde Sayın Başkan Yardımcısı, seneye sistemin değişeceğini kesin bir dille söylemiştir, kızlı erkekli okulların ayrılacağını söylemiştir. Bu gidişle öğretmenleri de ayıracaksınız; başörtülü, başörtüsü olmayan öğretmenlerin yanı sıra kadın erkek öğretmenler olarak da ayrılacak öğretmenler. Öğretmenler odalarımızı ayıracaksınız. And'ımızı kaldırdınız, herhâlde içinde "kahraman Türk milleti" diye sözcükler geçen "kahraman ırkım" diye sözcükler geçen Mehter Marşı'nı da, İstiklal Marşı'nı da yavaş yavaş kaldırırsınız; kendi kendinize bir düzen kurmuş olursunuz diye düşünüyorum.
Teşekkür ediyorum.
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, 22 Kasım haftası Diş Hekimleri Haftası olarak kutlanmaktadır. Ben de bu vesileyle, mensubu olduğum diş hekimliği mesleğinin sorunları hakkında söz almış bulunuyorum.
Bu onurlu mesleğin 105'inci yılında diş hekimliği mesleğini icra eden tüm meslektaşlarıma ve hocalarıma saygılarımı sunuyorum.
Değerli milletvekilleri, ağız ve diş hastalıkları, kalp-damar hastalıkları, şeker hastalığı ve kanser gibi hastalıklarla birlikte hem en yaygın hem en önemli bulaşıcı olmayan 4'üncü hastalık olarak belirlenmiştir.
Diş çürükleri toplumun yüzde 90'ını etkilemektedir. Ağız kanseri en sık görülen 8'inci kanser tipidir. Ayrıca, diş çürükleri okul çocuklarının yüzde 70, yüzde 90'ını etkilemektedir.
2003 yılında başlatılan sağlıkta dönüşüm politikalarını incelediğimizde, Sağlık Bakanlığının ağız ve diş sağlığı merkezlerinde 7 bin civarında diş hekimi ve fakültelerde 3.200 diş hekimiyle ağız ve diş sağlığı sorunlarını çözmeye çalıştığını görüyoruz. Bu dönüşümde bütün insanların bütün hastanelere gidebilmeleri sağlandı, olumlu yönleri vardı. Ama fakülteler daha komplike, daha girift vakalarla uğraşmaları gerekirken artık en basit diş dolgularıyla uğraşır hâle gelip eğitimden uzaklaşmaya başladı, eğitimin niteliği düşmeye başladı.
Bu bütçe konuşmalarında 140 ADSM'ye varıldığı söylenmekte, bu olumlu bir şey ama 140 ADSM'nin Türkiye'deki dağılımı son derece olumsuz, satın alma pariteleri yüksek olan bölgelerde açıldığını görmekteyiz. Dağılımın yeterli hâle getirilmesinin, geri kalmış bölgelerde ADSM'lerin açılmasının, bir an önce açılmasının gerektiğine inanıyoruz.
Hâlihazırda bu ADSM'lerde performans kıskacı altında olan diş hekimleri -bu rakamları dikkatle dinleyin- bir günde ortalama 4 adet krom, 0,7 adet bölümlü veya tam protez, 1,3 adet kanal tedavisi, 8 adet diş temizliği, 4 diş çekimi, 1,5 adet çocuk diş çekimi, 8 dolgu, 0,5 adet çocuk diş dolgusu yapmaktadır. Oysaki bütün bu işlemleri yapabilmek için bilimsel veriler ve evrensel değerler 15,7 saat yani on altı saat çalışması gerektiğini söylemektedir. Bu durum, bırakın bir günlük çalışma süresini hiçbir insani tutumla da örtüşmemektedir. Dolayısıyla sadece rakamlara bakarak bu oranları başarı saymak ancak gaflet olabilir. Tüm bunlara ilaveten devletin kamuda ağız ve diş sağlığı hizmetleri için 2011 yılında ödediği rakam 1 milyon 337 bin liradır. Bu bilimsel verilerle bu çalışmanın yapılabilmesi bu parayla mümkün değildir. 2013 verileri henüz elimize gelmemiştir, istediğimiz hâlde de henüz elde edemedik.
Değerli milletvekilleri, işte tam da bu noktada, çok uzun zamandır dikkat çektiğim bir hususu fakat bir türlü yerine getirilemeyen bir hususu tekrar dikkatlerinize sunmak istiyorum. Bundan beş yıl önce Türk Diş Hekimleri Birliği tarafından Hükûmete başta muayenehaneler olmak üzere serbest çalışan diş hekimlerinden hizmet alınması için sürdürülebilir bir proje sunulmuştur. Sağlık sektörünün tüm kalemlerinden kamu hizmeti alınmaktayken bugün sadece diş hekimliği hizmetleri bu kapsamın dışında tutulmaktadır. Bu ise zaten dünya ortalamasının oldukça gerisinde olan ağız diş sağlığı noktasında her geçen gün daha da geriye gitmemize neden olmaktadır. Hem de muayenehanesi olan ve Türkiye çapına yayılmış, en ücra köşelerde muayenehaneleriyle hizmet sunan 15 binin üzerindeki meslektaşımızın umutsuzluğa sürüklenmesine sebep olmaktadır. Bu sorun bir an evvel çözülmelidir.
Değerli milletvekilleri, ne yazık ki ülkemizde genel tıp ve diş hekimliği eğitimi arasında büyüyen bir kopukluk bulunmaktadır. Hayat boyu eğitim ve mezuniyet sonrası eğitim olanaklarını sağlamak ve artırmak şarttır. Kamu ve serbest çalışan diş hekimlerinin birbirine yok etmesi üzerine ağız diş sağlığı politikalarının inşa edildiği, muayenehanelerin kapandığı, serbest çalışan diş hekimlerinin hasta sayılarının azaldığı, kamuda istihdam edilen diş hekimlerinin iş güvencelerinin olmadığı, yanlış performans uygulamasının dayatıldığı ve günlük kapasitelerinin çok üstünde çalıştırıldıkları, serbest çalışan diş hekimlerinin yatırımlarının bu ülkenin kaynakları olduğunun unutulduğu bir dönemi yaşıyoruz. Taşeronlaşma sağlığın en büyük sorunudur. Kasım ilk haftasında Kütahya'da bu denenmiştir fakat meslektaşlarımız tarafından püskürtülmüştür.
Değerli milletvekilleri, ADSM'lere hizmet veren laboratuarlarda çalışan diş teknisyenleri ise ihale sisteminin getirmiş olduğu haksız rekabet yüzünden olumsuzluklarla karşılaşmaktadır. Ucuz ve standart dışı malzeme kullanımı, uzun çalışma saatleri, havalandırma yetersizliği, sağlık taramalarının eksikliği, en önemlisi denetimsizlikler çok ciddi akciğer hastalıklarına yol açmaktadır. Silikozisten ölen diş teknisyeni sayısı 7'yi bulmuştur.
Tüm bu saydığımız sorunlar ışığında, Sağlık Bakanlığı-Türk Diş Hekimleri iş birliği ile Toplum Ağız, Diş Sağlığı Eylem Planı hayata geçirilmeli, hem hasta hem de hekim açısından uygulanabilir ve sürdürülebilir bir strateji ortaya konmalıdır.
Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Taşeronlaşma sağlık sisteminin kanseri hâline gelmiştir. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde çalışan 43 işçinin hastane yönetimince taşeron ihalesine karşı düzenledikleri eylem sonrası yasa dışı eyleme katıldıkları gerekçesiyle işten çıkarılması gündemdedir. İşten atılmaları üzerine direniş çadırı kuran işçilere özel güvenlik saldırmıştır. İş bırakma eyleminin ülkemizin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler çerçevesinde hukuki koruma altında bulunan ve demokratik bir hak arama faaliyeti olduğu göz önünde bulundurulduğunda işçilerin işten atılma gerekçesinin hukuki dayanağı nedir? Söz konusu eylemin yasa dışı sayılmasının gerekçesi, eylemi gerçekleştirmiş olan personelin taşeron olmasından ve iş kollarını farklı bildirmiş olmasından mı kaynaklanmaktadır? Sendika temsilcileriyle görüşüp şartnameyi yeniden değerlendireceğini söyleyen hastane yönetimi neden görüşmelere başlamak yerine işçilerin işten atılması yoluna gitmiştir? Taşeronlaşma bir an önce kaldırılmalıdır.
Teşekkür ediyorum
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Marmaray ile ilgili CHP olarak bugüne değin yaptığımız uyarılarda ve geçen hafta bizzat yaptığım konuşmamda tüplerin birleştirilmesi yöntemiyle oluşturulan projede herhangi bir sızıntı olmayacağının garantisi olup olmadığını, su sızması durumunda o suyu tahliye edecek pompa sistemi bulunup bulunmadığını sormuştum. Bu sorulara cevap gelmesi bir yana, bugün de bir İnternet sitesinde böyle bir sızıntının olduğu söylendi. İddia edilen video görüntüler var. Marmaray'ın kuzey kısmı alt 10'uncu segmentte su kaçağı bulunuyor. Diğer kaçağın ise yine kuzey kısım 13'üncü segmentte olduğu söyleniyor. Bu iddia gerçek midir? Görüntüler ve iddialar doğru ise açılışın üzerinden bir ay bile geçmemişken bu sorumsuzluğun hesabını kim verecektir? Aynı sızıntıların daha önce Kadıköy-Kartal metrosunda olduğunu söylemiştik, ispat etmiştik, görüntüler göstermiştik. Bugün yine bir gazetemizde oradaki sızıntılar görünmekte, insanlar o sızıntıların içinde yürümektedirler.
Teşekkür ederim.
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakan, Çankırı'nın Orta ilçesine bir cezaevi yapacağınızı duyduk. Bu cezaevinin niteliği ve kaç kişilik olacağı konusunda ve ne zaman başlayıp ne zaman biteceği konusunda bir bilgi verme şansınız var mı, onu öğrenmek istiyorum çünkü oradaki vatandaşlar, oranın niteliği konusunda hemşehrilerimiz bir cevap bekliyorlar. Yani, yarı açık mı olacak, kapalı mı olacak, nasıl bir cezaevi olacağı konusunda ve kaç kişilik olacağı konusunda bir beklenti var, onu soruyorlar. Bir de ne zaman biteceği konusunda soruları var, onu sizlere iletmek istedim.
Yine, tabii, sizin Hükûmetinizle ilgili bir konu ama orada köy yollarımızın yapımıyla ilgili hem Valiliğin hem de Ulaştırma Bakanlığının, ikisinin birden bende cevabı var, ikisinin de kendileriyle ilgili olmadığına dair cevapları var. Bu konuda da vatandaşlarımız orada bir şaşkınlık içinde, nereye müracaat edeceklerini bilmiyorlar. Çok önemli bir şekilde, orada beş köyün orada alt geçit olmadığı için 14-15 kilometre yolu yürümek zorunda kalıyorlar.