BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Coşkun.
Sayın Öğüt...
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Dün emniyet güçleri İstanbul Üniversitesi Beyazıt Kampüsünde 20nin üzerindeki öğrenciyi gözaltına almıştır. Gözaltındaki arkadaşlarını karşılamak için Vatan Emniyet Müdürlüğüne giden üniversiteliler de polis tarafından darbedilerek gözaltına alınmıştır. 18 öğrenci ters kelepçe uygulaması yetmemiş gibi yüzüstü yatırılmışlardır. Sivil giyimli emniyet mensuplarının o öğrencilerin üzerine önce silah doğrulttukları, ardından dövdükleri, ters kelepçeyle yüzükoyun yerde bir saat yatırdıkları ve bu şekilde darbettikleri, bazı öğrencilerin de yaralandığı kamuoyuna yansımıştır. Avukat isteyenlerin de şiddete uğradığı dile getirilmektedir. Bu kabul edilemez muameleyi yapan polislerin, buna göz yumanların ve bu emri verenlerin derhâl cezalandırılması gerekmektedir. Bu insanlık dışı muameleyi onaylayan ve alkışlayanlar en az yapanlar kadar hesap verecektir. Burası Muz cumhuriyeti değildir. Türkiye Cumhuriyeti yasalarında yer almayan bu tür işkencelere karşı Hükûmet gereğini yapmazsa bunun sonuçlarının altından asla kalkamayacaktır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Öğüt.
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Güneş.
Sayın Öğüt...
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Şehidimiz Savcı Selim Kiraza rahmet diliyorum, ailesine ve milletimize başsağlığı diliyorum. Arkasındaki tüm karanlık olayların aydınlığa çıkarılmasını istiyorum, sürüncemede bırakılmaması gerektiğini düşünüyorum. Berkinin adının kirletilmesine izin vermeyeceğimizi burada bir kez daha belirtiyorum.
Dün beraatla sonuçlanan ve yıllarca süren Balyoz davasında 2 onur intiharı, 1 ölüm, günlerce, aylarca hücre cezaları, ailelerin, anne babaların manevi işkenceleri, gözyaşları dün beraatla sonuçlandı ama bu arkadaşlarımızın, işlerinden güçlerinden olanların, terfi atlayamayanların, ailelerinde çoluk çocuklarının okullarından oluşlarının, ekonomik zorluklara girişlerinin bu Hükûmet tarafından nasıl tazmin edileceğini görmek istiyoruz. Arkalarından timsah gözyaşı dökenleri, Kumpasa uğradılar. diyenleri, bunların tüm haklarının geri verilmesi için bu arkadaşlarımızı tekrar göreve çağırıyorum. Hükûmet ve Meclis bu konuda daha girişken olmalıdır diye düşünüyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Öğüt.
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Işık.
Sayın Öğüt...
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Türkiyenin neredeyse tüm illerinde etkili olan elektrik kesintisi özelikle hastaneler ve sağlık ocaklarını vurmuştur. Aile sağlığı merkezinde ev tipi buzdolaplarında muhafaza edilmesi gereken aşılar bozulma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Aile hekimleri bu konuda çok ciddi sıkıntıdadır. Her merkezde jeneratör olmadığı gibi, olanlar da mazot bulma telaşındadır. Bu aşıların parasını doktorlar cebinden mi verecektir? Bozulanlar titizlikle tespit edilip imha edilecek midir?
Ayrıca, en büyük mağduriyeti ameliyat olacak hastalar yaşamıştır. Ülke genelinde ve hangi hastanede kaç ameliyat aksamıştır? Bakanlık acil ameliyatlar için önlem almış mıdır? Hastaların sevki ya da jeneratör desteği sağlanmakta mıdır? Bakanlık bir kriz masası oluşturmuş mudur? Ayrıca, bu kesintinin ülke sağlığına verdiği maddi zararın da kamuoyuna açıklanması düşünülmekte midir?
Sebep yine kedi veyahut da paralel komplo olarak mı açıklanacaktır, geziciler mi denecektir, yoksa 7 Haziranın bir provası mıdır, onu öğrenmek istiyoruz.
Teşekkür ediyoruz.
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Öğüt.
Sayın Atıcı...
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Gündem dışı ikinci söz, İstanbul ilinin sorunları hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt'e aittir.
Buyurun Sayın Öğüt.
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) - Saygıdeğer Başkan, değerli milletvekilleri; İstanbul'un sorunlarıyla ilgili söz almış bulunmaktayım.
Öncelikle, Malatya'da şehit olan ve biri de danışmanımın yeğeni olan pilotlarımıza rahmet, ailelerine ve milletimize başsağlığı diliyorum.
Değerli milletvekilleri, yirmi yıllık AKP Belediyesinde İstanbul'un ne hâle geldiğini son kar yağışlarında görmüş bulunmaktayız. Milyarlar harcayıp yapılan ama bugün iflas eden metrobüs, çalışmayan, çatısı akan metro, temizlenemediği için kapanan yollar, çileden çıkaran trafik, grev olmadığı hâlde Sancaktepe'de bir türlü toplanamayan çöpler, müteahhidi kaçtığı için mezarlığa dönen Haydarpaşa-Pendik hızlı tren hattı, bunların hepsi AKP'nin yirmi yılda yaratmış olduğu eserler. AKP'nin en büyük eseri ne? derseniz, bugün ülkeyi getirdiği antidemokratik kaos ortamı. İktidar vekillerimiz için demokrasinin tanımını yaparak başlayalım, zira, bildiklerini çok zannetmiyorum ya da unuttuklarını düşünüyorum.
Demokrasi, tüm vatandaşların organizasyon veya devlet politikasını şekillendirmede eşit hakka sahip olduğu bir yönetim biçimidir yani on üç yıldır bizim ülkede olmayan, sistematik şekilde çökertilen yönetim biçimi. On üç yıl önce görev başına geldiğinizde demokrasi, yolsuzluk, yoksulluk, yasaklarla mücadele ve komşularla sıfır sorun vaadinde bulunan AKP bugün çoğunlukçu anlayışla otoriter bir rejim inşa etme çabalarını zirveye taşımıştır. Bugün gelinen noktada Türkiye fermanlarla ve fetvalarla yönetilmektedir. Türkiye Cumhuriyeti kurulduğunda tüm zulüm görmüş uluslara örnek, 20'nci yüzyılın bütün bağımsızlık savaşlarına ilham veren, Orta Doğu'nun karanlığından uzaklaşmış, Batı'ya dönen bir ülke olmayı başarmışken bugün bırakın örnek olmayı, tüm dünya ak sarayda oturan başta olmak üzere bu ülkenin yöneticilerine en ağır eleştirileri yöneltmektedir. Dünyanın en saygın yayın organları hemen her gün ülke yönetimindeki zafiyetlere vurgu yapmaktadır. Bir ülke düşünün ki en tepesindeki isim zalim diye anılsın. On üç yılda ülkeyi hallaç pamuğuna çevirmekten, adım adım germekten, havuduyla götürmekten, insanları kutuplaştırmaktan, fişlemekten, sizden olmayanı ezmekten başka ne yaptınız? Bu kutuplaştırmaların neticesinde İzmir'de Fırat Çakıroğlu'nun ölümünden ölümleri siyasi ve mezhepsel kimlikler üzerinden yorumlama gafletini gösterme cesaretini bulunlar da sorumludur. Bugün Türkiye'de kadın cinayetleri 2003'ten bu yana yaklaşık yüzde 1.500 artmışsa, Özgecan katledildiyse ve aynı gün başka kentlerde 4 kadın öldürülüyorsa, cinsel suçlardan cezaevine giren hükümlü sayısı ve tutuklu sayısı 2009'da 7 bin sayısını bulmuşken bugün yüzde 40'ın üzerinde artış göstermişse bunun tek sorumlusu iktidardır. Cezalarda iyi hâl indirimini kaldıralım. diyoruz, kaldırmıyorsunuz, Bu cezaları yükseltelim. diyoruz, yükseltmiyorsunuz. Ben, zaten kadın-erkek eşitliğine inanmıyorum. Hamile kadının sokakta dolaşması terbiyesizliktir. Dekolte giyen kadın tecavüzü hak eder. 6 yaşındaki çocuklarla evlenebilirsiniz. diyenleri yüceltiyorsunuz, onları bu Meclisin çatısı altında panelist yapma cesaretine sahipsiniz. Şimdi de kalkmış eşitlikten, demokrasiden, kadın haklarından bahsediyorsunuz. Bu ülkenin ilerici, üreten dernek, oda ve kurumlarına baskınlar düzenleyen, TMMOB, DİSK ve KESK, Türk Tabipleri Birliği yöneticilerini 1 Mayısa çağrı yaptı. diye yargılayan tüm muhalif sesleri ceza evlerine koymaya çalışan sizlersiniz. Daha dün, AKP oylarının düşüşe geçtiğini söyleyen anket şirketine mali polisleri vergi incelemesine yollayan sizlersiniz. İç güvenlik saçmalığını geçirmek uğruna vekillerini toplayıp faşist yasaya sonuna dek karşı çıkan ve çıkacak olan biz muhalefet vekillerine saldırı emrini kimler veriyor? Korkunuz 1 Mayısta, 1 Haziranda meydanlara çıkacak olan, demokratik hakkını kullanacak olan halkımızı engellemek, onlara saldırı emrini şimdiden buradan vermektedir. Onların meydanlara çıkmasını engellemek için korku iklimi yaratmaya çalışıyorsunuz. Deyin ki Biz cumhuriyetin bütün nimetlerinden yararlanıyoruz, cumhuriyet bizim için araç. hani bir büyüğünüz diyordu ya: Demokrasi amaç değil, araçtır. diye ancak unutmayın, bu koltuklarda oturma sebebiniz cumhuriyetin ta kendisidir. Bu halkı camideki içki, başörtülü bacımız, Sümeyye'ye suikast yalanlarıyla daha uzun kandıramayacaksınız. Bugün, Hıyanet-i Vataniye Kanunu'na Din politikaya alet edilemeyecek ve bu suç vatan hıyaneti sayılacak. maddesinin eklenmesinin yıl dönümüdür, tekrar hatırlatmak istedim.
Teşekkür ediyorum.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın Öğüt...
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Özgecan kızımızın katlinde herkes bir aynaya bakmalıdır. Yani, Tecavüzcü, kürtaj yaptıran tecavüz kurbanından daha masumdur. diyenler, Kadınları hafifçe dövüp korkutabilirsiniz. diyenler, Çocuk nikâhlarının çoğu masumanedir. diyenler, Kadın herkesin içinde kahkaha atmayacak. diyenler, Makyaj yapan kadının kaportası bozuktur. diyenler, Örtüsüz kadın perdesiz eve benzer, perdesiz ev de ya satılıktır ya da kiralıktır. diyenler, Kadın erkek eşitliğine inanmıyorum. diyenler, Bir tane kız mıdır kadın mıdır? diyenler bir aynaya bakmalıdır.
Özgecan kızımızın katlinden dolayı ailesine başsağlığı diliyorum, kendisine gani gani rahmet diliyorum. Özgecan'a uygulanan şiddete karşı kanunlarda hemen bir değişiklik yapılması için bir önerge verildi, teklif verildi; onun hayata geçmesini istiyorum. Bu vahşetten Özgecan'ın adıyla anılacak bir kanun çıkartırsak yararlı olacağına inanıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın Öğüt...
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Eğitimde on iki yıldır süregelen kaos devam etmekte. Çalınan sorular, usulsüz sınavlar, yeterli öğretim kadroları olmadığı halde pıtrak gibi açılan resmî ve özel üniversiteler, vakıf üniversiteleri eğitim düzeyini düşürmekte. 1970'lerin parayla satılan diplomaları hatıra gelmektedir. YÖK, tıp ve hukukta taban puan sınırını getirdi, öğretmenlik de dâhil diğer branşlarda taban puan aranmaması kalitesizliği getirecektir. Bunlar eğitimde özelleştirmelerin sonucudur. Yeterlilik sınavları mutlaka uygulanmalıdır. Güya Hükûmet harçları kaldırmıştı, katlamalı harçlar inanılmaz boyutlara varmıştır, ikinci öğrenim dâhil harçlar mutlaka ve derhâl kaldırılmalıdır. Mesleki teknik ortaöğretim kurumlarından mezun olan öğrencilerin ön lisans programlarına başvurusu süresini kaçıranlara ek süre verilmesi talep edilmektedir. Binlerce öğrenci bu müjdeli haberi beklemektedir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Öğüt.
BAŞKAN - Madde üzerinde, şahsı adına İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt konuşacaktır.
Buyurunuz Sayın Öğüt.
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Maden Kanunu'nu görüştüğümüz bugünlerde grevi ertelenen BİRLEŞİK METAL-İŞ işçilerinin onurlu direnişi bugünlere damgasını vurdu. Hükûmetin grev erteleme kararı 12 Eylül faşist uygulamalarının başka bir biçimde tezahür etmiş hâli olduğu gibi antidemokratiktir. Ekmeğini emeğiyle kazananlardan ne denli korktuğunun en büyük delaletidir. Ülke güvenliğini gerekçe göstererek Hükûmet grev erteleme kararıyla ulusun güvenliğini değil, sermayenin güvenliğini koruma altına almaya çalışmaktadır. Bu tutum bir kez daha AKP'nin emek sömürüsünden yana olduğunu ortaya koymuştur.
Değerli milletvekilleri, grev erteleme kararı tamamen hukuka aykırıdır. Öncelikle, yasa, grevlerin Bakanlar Kurulunca ertelenebilmesi için grevin genel sağlığı veya millî güvenliği bozucu nitelikte olmasını şart koşmuştur. Bakanlar Kurulu kararında, alınan grev kararının millî güvenliği neden ve nasıl bozucu nitelikte olduğu yer, zaman ve olay gösterilerek belirtilmemiştir. Grev daha başlamadan, üstelik birçok bakan yurt dışındayken sahte veya önceden verilen imzalarla alınmış bir kararın bağlayıcılığı da yoktur. Nitekim, metal işçileri ülkenin dört bir yanında en büyük yasal haklarının kendilerinden alınmasına karşı onurlu direnişlerine devam etmektedirler. Çalışma Bakanlığı ve Danıştay önünde bugün basın toplantıları düzenlenmiştir. MESS'e bağlı 4 fabrika MESS'ten ayrılmış ve işçileri haklı bulmuştur, onlarla masaya oturmuştur. Hiçbir irade ve güç bu ülkenin onurlu işçilerinin mücadelesinden, emeğinden üstün değildir. Onların hak arayışlarına karşı çıkartılan her türlü haksız engel karşılığını mutlaka bulacaktır. Nitekim, bu, bu örgütlü emekçiye yapılan ilk de değildir; iş çevreleri istemekte, AKP uygulamaya koymaktadır. On üç yıllık AKP iktidarında bu 8'inci erteleme kararıdır. Daha önceden de, ne ilgisi varsa, cam iş kolunda KRİSTAL-İŞ Sendikasının üyelerinin grevine erteleme yapılmıştı. Türkiye'de iş kazaları hemen hemen her iş kolunda yaşanmaktayken diğer iş kollarıyla karşılaştırıldığında inşaat, maden ve metal sektöründeki kaza sayısı, sıklık oranı, ölüm ve yaralanma oranı çok daha yüksektir. Daha, AKP metal grevini yasaklamak için karar yayımlarken Gaziantep'te çalışan bir metal işçisi hayatını kaybetmiştir. Bildiğiniz gibi, sendikalı işçilerde iş kazası ve ölümü çok çok az olmaktadır. Dünyada maden kazalarında 1'inci, iş kazalarında 3'üncü olduğumuz gerçeği bir yıl içinde Soma ve Ermenek'te peş peşe yaşanan tarihin en ağır bilançolu maden facialarıyla bir kez daha gün yüzüne çıkmıştır. Her iki facianın ardından da tıpkı diğerlerinde olduğu gibi, onlarca ihmaller zinciri sıralanmış, tüm bu yaşananların arasında ise en çok, zor şartlar altında çalışan madencilerin sahip olması gereken ancak birçoğunun mahrum bırakıldığı sosyal haklar ve sendikalaşma tartışılmıştır. Sendikalaşma oranları son derece vahim boyutlardadır. Türkiye'de madencilik ve taş ocağı iş kolunda, Ocak 2014 resmî istatistiklerine göre çalışan işçi sayısı 190 bindir. Söz konusu iş kolunda çalışan işçilerden ancak ve ancak 38 bini sendika üyesidir. İlaveten, Türkiye'de Ocak 2014 itibarıyla ve resmî istatistiklere göre 190 bin işçiden 42 bini sigortasız çalışmaktadır.
İşçilerin ve çalışanların haklı mücadelesini ve halkın muhalefetini bastırmak için yeni iç güvenlik yasa tasarısını Meclise getirmek için hazırlamaktasınız. Biz, bu diktatörlüğe ve bu maddelere direneceğiz, bu yasaya direneceğiz.
Bu yasa neler getiriyor? Polise yargısız infaz yetkisi veriyor. Araç kiralayanları fişliyor. Atkı, poşu, gaz maskesi takana üç yıl veriyor, peçe takana ne vereceğinizi çok merak ediyorum. Hâkim kararı olmadan dinlemenin süresi kırk sekiz saate çıkarılıyor. Havai fişek ve sapan için dört yıl hapis isteniyor. Mala zarar tazmini yurttaşa mal ediliyor. Polisin arama yetkisi artırılıyor. Polis aynı zamanda savcılık yapacak hâle getiriliyor. Karakollar evlere taşınıyor.
Bu diktatörlüğü tanımayacağız, buna direneceğiz, bu yasa tasarısı maddelerinin tamamına engel olacağız, bütün bu faşist uygulamaların kalkacağı demokratik bir Türkiye'yi yaratacağız.
Yaşasın işçilerin örgütlü mücadelesi, yaşasın işçi sınıfı.
Sağ olun.
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Öğüt.
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Geçen hafta DİSK'e bağlı BİRLEŞİK METAL-İŞ üyesi 15 bin işçi onurlu bir yaşam ve karınlarını doyurabilmek, çoluk çocuklarının onurlu bir yaşam elde edebilmesi için greve çıktılar. Hükûmetiniz, 12 Eylül faşist yasalarından kalan bir güçle, aldıkları güçle, bu grevi genel güvenlik anlamında, millî güvenlik öne sürerek ertelediler. Bu grevin ertelenmesi tamamen kanunsuzdur. Hükûmetin grev erteleme kararı metal işçilerinin onurlu direnişini... Emekçilerin ne denli korktuğunun en büyük göstergesidir. Yapılanlar 12 Eylül döneminde bile bu kadar yapılmamıştır. AKP'nin emekçiden korkusu öyle büyüktür ki, bunun ardından bile usulsüzlük çıkmıştır. Grev daha başlamadan birçok bakan yurt dışındayken sahte veyahut da önceden alınmış imzalarla bu karar alınmıştır. Metal işçileri en büyük yasal haklarının kendilerinden alınmasına karşı onurlu direnişlerine devam ediyor.
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Köprü ve yanlış yerde yapılan havaalanı projelerini abartarak sunan Büyükşehir Belediyesi, vatandaşın asıl sorunlarıyla ilgili çözümleri bir türlü yapamamaktadır. Ataşehir ilçemiz Yenisahra, Barbaros, Âşık Veysel, Mustafa Kemal, İçerenköy, Küçükbakkalköy mahallelerinin 5 binlik planları büyükşehir tarafından inatla yapılmamaktadır. Vatandaş ciddi şekilde mağdurdur. Fikirtepe mahallemiz üç yıldır hayalet şehir hâlindedir. Üç gündür de daha öne çıktığı şekilde gördüğümüz gibi, trafik çekilmez durumdadır.
Validebağ Korusu'nda izci evi adı altında inşaat yapılmaya çalışılmaktadır. Sultanbeyli'de iki üç aydır elektrik faturaları gelmemekte, vatandaş ciddi şekilde mağdur edilmektedir. Koşuyolu Kalp Hastanesi ve metroda da ilk yağmurda bütün çatılar akmaya başlamıştır. Vatandaşın bunlara göre küçük görünen bu sorunlarıyla ilgilenilmesini istiyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Öğüt.
BAŞKAN - Sayın Öğüt...
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Bu zirai kredileri, yani hayvancılık, besi kredilerini kullanan çiftçilerimizin çok büyük sıkıntıları vardır, özellikle orta Anadolu'da ve güneydoğuda. Bunlar aldıkları kredilerin çok yüksek faizlendirildiğini ve ödemekte çok güçlük çektiklerini söylüyorlar, defaten ödemek istediklerini ama bir türlü bu faizlerle baş edemediklerini, yüzde 40 faizin çok yüksek olduğunu söylüyorlar.
Çankırı'nın Orta ilçesinden bir çiftçimiz, Cemil Bey'in, 1998'de 22 bin lira olan borcunu, anapara borç olarak 75 bin lira göstermişler, şu anda faizlerle birlikte 175 bin lira istiyorlar, Ödemem imkânsız. diyor. Benim konuştuğum hayvancılık kredisi çekmiş diğer yüzlerce çiftçimiz de aynı sıkıntıdan muzdarip, onlar da bu sıkıntının bir an önce giderilmesini, yoksa hayvanlarını yok pahasına satmak zorunda kalacaklarını söylüyorlar.