AKP'nin İntibak Yasası Sosyal Adaletsizlik Yaratmıştır

Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kurul Tutanağı 24. Dönem 3. Yasama Yılı 104. Birleşim

15/Mayıs/2013

15/Mayıs/2013

KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Emeklilerden her gün imdat çığlıkları yükselmektedir. Tüm uyarılarımıza rağmen çıkardığınız İntibak Yasası emekliyi perişan etmiş, maaşlar arasında uçuruma neden olmuştur. Bunun adı "Sosyal adaletsizlik"tir. 2000'den önce emekli olan bugün, emekli olandan yaklaşık 300 lira fazla almaktadır. Sizlerin belli ki küçümsediğiniz bu oran emeklinin katkı payıdır, ilaç parasıdır, aş parasıdır, geçim parasıdır. 2000 yılından önce emekli olanlar için de bir düzenlemenin şart olduğunu defalarca dile getirmiş olmamıza rağmen hâlâ somut bir adım atılmamıştır. Bakan Sayın Faruk Çelik, yeni bir düzenleme için ülkenin imkânlarını rasyonel mi yoksa keyfî mi kullanıldığına bakılması gerektiğini söylemiştir. Bu ülkede "keyif" kelimesiyle emeklinin, işçinin adı yan yana gelmez. Bu ülkede, kaynakları keyfî kullanan, attıkları her adımı keyfîyet esasına göre yapan tek bir kesim vardır, o da Hükûmetimizdir.

Teşekkür ediyorum.

Uzman Erbaşların Özlük Hakları Ne Zaman Düzenlenecek

Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kurul Tutanağı 24. Dönem 3. Yasama Yılı 104. Birleşim

15/Mayıs/2013

15/Mayıs/2013

KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

40 bin kişilik uzman erbaş jandarmaların özlük sorunlarıyla ilgili birkaç şey dile getirmek istiyorum. Bu arkadaşlarımızın emeklilik hakları maalesef sorunlu ve çok düşük, ek göstergeleri yok. Üç aylık bir hava değişimi bile ilişkinin kesilmesine neden oluyor. Üstleri tarafından çok keyfî cezalar veriliyor ve bu keyfî cezalar bu süreyi aştığı zaman işlerine son verilebiliyor.

Yine, lojmanlardan yüzde 5 anca yararlanabiliyorlar. Bu arkadaşlarımızın yani 40 bin kişilik arkadaşımızın, yaklaşık alileriyle 120 bin kişi olan bu meslek sahibi insanların özlük haklarının ne zaman düzenleneceği konusunda bir soru sormak istiyorum. Bu konuda bilgi verirseniz o arkadaşlarımız da sevinecekler. Bu düzenlemeyi acilen bekliyorlar.

Teşekkür ediyorum.

Bu Ülkenin Asıl Sorunları İşçinin Emekçinin Emeklinin Sorunlarıdır

Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kurul Tutanağı 24. Dönem 3. Yasama Yılı 104. Birleşim

15/Mayıs/2013

15/Mayıs/2013

KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) - Değerli milletvekilleri, bu ülkenin asıl sorunları işçinin, emekçinin, emeklinin sorunlarıdır. Ne var ki, Hükûmet kendilerine sırtını döndüğü gibi sıkıntılarını çözecek adımları bir türlü atmamaktadır. Esnafımızın yaşamış olduğu sorunlar saymakla bitmez. En önemlileri; şehrin göbeğinde gelişigüzel, kontrolsüz açılan AVM ve süpermarketlerle rekabet edememe, her türlü avantajın büyükler için kullanılırken küçük esnaf için kullandırılmaması, vergi yükünün çok ağır olması, açılmış kredilere en ufak bir borç karşılığı bloke konması, üstüne üstlük çeklerdekitahsilat sorunu, bu da yetmezmiş gibi sorunlu olarak çalışan esnaf emeklilerinin maaşının yüzde 15 kesintiye uğratılması şeklinde sıralanabilir. Bunca yük esnafı boğmaktadır.

Bu ülkenin güvenliğinden sorumlu polis arkadaşlarımızın önemli sorunları vardır. Aldıkları ücretler özellikle maaşları düşük, tazminatları da yüksek olduğu için emekliye yansımamaktadır. Polisler emeklilikte maaşları çok düşük olduğu için emekli olmaya korkmaktadır. Bir devlet memuru haftada kırk saat çalışırken bir polis memuru haftada yetmiş iki saat, polis amiri ise ortalama günlük on dört saatten haftanın altı günü olmak üzere toplam seksen dört saat çalışmaktadır. Onlar Hükûmetten özlük haklarının düzeltilmesini bir an evvel istemektedirler.

Yine, astsubaylarımızın sorunları onları, kendilerini intiharlara kadar sürüklemektedir.

Bir diğer büyük sıkıntı yaşanan kesimimiz muhtarlarımızdır. Muhtarlarımızın sıkıntıları bugüne kadar ele alınmadığı gibi e-devlet sistemine geçilmesi ile birlikte sorunlar katlanarak çoğalmıştır. "Hiçbir zaman seçilmişleri atanmışlara kul etmeyiz." sözlerini sarf eden Başbakan acaba muhtarlarımızın sorunlarından haberdar mıdır? Onlar ki, ellerinde devletin mührüyle, seçilmiş kişiler olarak ezilmektedirler. Giderleri çok olmasına rağmen düşük maaş verilmesi, sigorta primlerinin kendilerine ödetilmesi 21'inci yüzyıl Türkiyesi'ne yaraşır bir tablo değildir. Eskiden mahallede her şeyden haberi olan muhtarların artık olan bitenden haberi olmamakta, sadece posta merkezi gibi çalışmaktadırlar.

İşçi ve emekçi kesimin bırakın sorunlarını adı bile AKP'nin ajandasında yoktur. Taşeron işçilerin sıkıntılarını da defalarca dile getirdik; güvencesiz, sigortasız, hatta çoğu kez maaşsız çalışmaktadırlar. İşçilere ölümü gösterip sıtmaya razı etmek suretiyle alacakları olmadıklarına dair kâğıt imzalatılmaktadır. Tablo, söz konusu taşeron olunca hiçbir sektörde değişmemektedir.

İşte, sayın milletvekilleri, üzerinde konuşulması gereken, çözülmesi gereken asıl sorunlar bunlardır. Bu ülkenin üreten kesimini mutlu edemediğiniz, insan onuruna yaraşır bir hayat sunamadığınız sürece bugüne kadar getirdiğiniz ve getirecek olduğunuz yasa tasarılarının hiçbiri amacına ulaşmayacaktır.

İyi akşamlar diliyorum.

Saygılar sunuyorum.

Anadolu Ajansı Arınç'ın Şahsi Twitter'ı Olmuştur

Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kurul Tutanağı 24. Dönem 3. Yasama Yılı 101. Birleşim.

08/Mayıs/2013

08/Mayıs/2013

KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Kurtuluş Savaşı esnasında çok büyük bir görev yapan Anadolu Ajansı, maalesef, giderek Hükûmetin sesi olmaya başlamıştır. Hatta, daha da ileri giderek Sayın Arınç'ın bizzat Tweeter'ı olmuştur. Altı gün önce, Arınç'ın adını kullanmadan, Genel Başkanımız için kendi fikirleriymiş gibi uygunsuz bir tweet atmıştır. Ancak tweet açılınca Arınç'ın konuşmasının olduğu anlaşılmıştır. Anadolu Ajansı haddini bilmelidir. Sorumlular mutlaka uyarılmalıdır. Anadolu Ajansı gerçek görevini, halkın ajansı olduğunu anlamalıdır.

İstanbul'daki 1 Mayıs Olaylarına ve Polisin Orantısız Müdahalesine Dünya Tanıklık Etmiştir

Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kurul Tutanağı 24. Dönem 3. Yasama Yılı 100. Birleşim.

07/Mayıs/2013

07/Mayıs/2013

KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

İstanbul'daki 1 Mayıs olayları tüm dünyanın tanıklık ettiği bir rezalete dönüşmüştür. Bunun tek sorumlusu her durum ve fırsatta işçisini, emekçisini ezmeye çalışan AKP'dir. Fevkalade orantılı müdahale neticesinde yüzlerce kişi yaralanmış, kalp krizi geçirmiş, sadece kamuoyuna yansıdığı kadarıyla bir kişi görme yetisini yitirmiş, bir diğeri de beyin ameliyatı geçirmiştir. İstanbul'da fevkalade orantılı müdahalenin bilançosu budur. Görevi emniyeti sağlamak olan polisler çoluk çocuk, genç yaşlı bir yana, hastaneleri, CHP otobüsünü gaz yağmuruna tutmuştur. "Tam bağımsızlık" dedikleri için alçakça idam edilen Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının 6'ncı Filo'yu denize döktüğü Dolmabahçe'ye yapılmak istenen yürüyüşte polisin sert müdahalesi sonucu çok sayıda genç biber gazı, tazyikli su ve copa maruz kalmıştır. Bu iktidar ki Deniz'in yolundaki gençlere dahi tahammül edememektedir. Valinin "marjinal gruplar" olarak nitelendirdiği, Başbakanın "militan" diye adlandırdığı bu ülkenin işçileri, emekçileri ve onların örgütlü mücadelesine destek veren milyonlardır. Yaşasın tam bağımsız Türkiye. Taksim 1 Mayıs alanıdır, aynen öyle kalmaya devam edecektir.

İsminde "Türk,Milli,Cumhuriyet" Kelimeleri Bulunan Firmalara Neden Ceza Veriliyor?

Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kurul Tutanağı 24. Dönem 3. Yasama Yılı 92. Birleşim.

16/Nisan/2013

16/Nisan/2013

KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) - Basın yayın organlarında adında "Türk, Türkiye ve cumhuriyet" kelimesi bulunan şirketlere ticaret sicili müdürlükleri tarafından "ismini değiştirin" biçiminde uyarılar gönderilmeye başlandığı haberleri yansıdı. Gerekçe olarak 13 Ocak 2011'de yürürlüğe giren Türk Ticaret Kanunu gösteriliyor. Tebligatta yasanın 46'ncı maddesinin (3)'üncü fıkrasında "'Türk', 'Türkiye', 'Cumhuriyet' ve 'Millî' kelimeleri bir ticaret unvanına ancak Bakanlar Kurulu kararıyla konabilir." ifadesi hatırlatılarak beş iş günü içinde unvanınızda bulunan ibarenin kaldırılması gerektiği, aksi takdirde cumhuriyet başsavcılığına suç duyurusunda bulunacağı söyleniyor. Bu haberler doğru mudur? Ne sebeple, bundan tam iki yıl önce yürürlüğe giren bir yasa şimdi uygulanmaya başlamıştır? AKP'lilerin kendi söylemleriyle, cumhuriyetle sorunları yoksa böyle bir yasa neden çıkarılmıştır? Bu ve buna benzer haberlerin art arda gündemde yer alması tesadüf müdür? Demokratikleşmeden açılım yaparak Fazıl Say'ın başına gelenlere iyi bakılmalıdır.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Kamu Kaynaklarının Heba Edilmesinin Son Örneği Etiler'den...

Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kurul Tutanağı 24. Dönem 3. Yasama Yılı 82. Birleşim.

26/Mart/2013

26/Mart/2013

KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Vatandaşın parasının nasıl har vurulup harman savrulduğunu gösteren bir örnek sunmak istiyorum: İstanbul emlak piyasasının 1 milyar dolar değer biçtiği 32 dönümlük Etiler Polis Meslek Okulunun yıkılarak yerine lüks konutların ve rezidansların yapılacağı iddiaları doğru mudur? CHP İl Genel Meclisi üyeleri Ali Cemal Kimverdi ve İlhami Sadıkoğlu basında çıkan haberlere dayanarak Meclis Başkanlığına önerge sunmuş ve önerge ilgili komisyonlara havale edilmiştir. İddia önemlidir. Zira, İstanbul İl Özel İdaresi, İSMEK kapsamında 2009 yılında okulun onarım ve güçlendirilmesine ciddi harcamalar yapmıştır. Bu binaların yıkılacağı ve araziye lüks konutlar ve rezidanslar yapılacağı söylenmektedir. Kamu kaynaklarının böylesine heba edilmesine göz mü yumacaksınız? Bunun sorumluları kimdir?

Boşa harcanan paraların diğer örneği ise Bağdat Caddesi'ne yapılan bisiklet yolunun önce yapılıp sonra tüm malzemelerinin kaldırılmasıdır. Bu paraların hesabı nasıl sorulacaktır, hem İstanbullular hem bisiklet sevdalıları merak etmektedir. Bu sorumlular hakkında bir işlem yapılacak mıdır?

Teşekkür ediyorum.

Sağlıkta Taşeronlaşma İnsan Hayatıyla Oynamak Demektir

Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kurul Tutanağı 24. Dönem 3. Yasama Yılı 66. Birleşim

14/Şubat/2013

14/Şubat/2013

KADİR GÖKMEN ÖGÜT (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

AKP Hükûmeti taşeronlaşma ile mücadele edeceğine, her gün bunu biraz daha yaygınlaştırmaktadır. Taşeronun insan sömürüsü, kölelik düzeni olduğunu defalarca dile getirdik. Emekte ayrım yapılmaması gerektiğini, emeğin karşılığının aynı olması gerektiğini savunduk. Ülkemizde taşeron işçiliğin her geçen gün arttığını ve bu yolu kullanarak işverenlerin işçi sorumluluğundan kurtulmaya çalıştığını açık bir şekilde hemen hemen her alanda görmekteyiz. Ancak, bazı sektörler var ki tümüyle karşı olduğumuz bu sistemin uygulanması asla kabul edilemez. Bunlardan biri de sağlık sektörü. Sağlık alanındaki taşeron işçiliğinde çok ciddi bir artış var. 2002 yılında Sağlık Bakanlığı bünyesinde taşeron işçi sayısı 21 bin iken bugün korkunç rakamlara ulaşmış durumdadır. Sağlık Bakanlığına bağlı hastanelerde resmî rakamlarla 118 bin sağlık emekçisi, yapılan ihalelerle taşeron şirketler aracılığıyla çalıştırılmaktadır. Bu rakama üniversite hastaneleri de eklendiğinde sağlık kurumlarında çalışan taşeron işçi sayısı 150 bine yaklaşmaktadır. Şu anda, hekimlik hizmeti dışında hemşire, teknisyen, laborant, radyoloji teknisyeni, hasta bakıcı, tıbbi sekreter gibi tüm alanlar taşeronda çalıştırılan sağlık personeli tarafından yapılmaktadır.

"Sağlıkta taşeronlaşma" demek insan hayatıyla oynamak demektir. Bütünlük ve istikrarın esas olduğu sağlık hizmetinin taşeron şirketler eliyle gördürülmesi sağlık hizmetinin doğasına aykırıdır. Hastanelerde yaşanan bebek ölümleri, yangınlar ve benzer pek çok sorun bunun sonucudur.

Sağlık hizmetinin tüm aşamaları poliklinikten ameliyathanesine, radyoloji biliminden laboratuvarına kadar ekip hizmeti olarak sürdürülmeli ve hizmet içi eğitimlerle kalıcı ve güvenli bir çalışma ortamı oluşturulmalıdır.

Günümüz koşullarında sağlık hizmeti kamu hizmeti olmaktan çıkarılıp bir ticari işletmeye dönüştürülmüştür. Sağlık hizmet değil rant olmuştur. Tüm karşı çıkmalarımıza rağmen çıkartılan 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu da taşeron sistemini ve uzantılarını beslemektedir çünkü yasayla çalışanların sendika üyelikleri SGK üzerinden tanımlanmaktadır. İşçilerin çalıştırılmasına aracılık eden taşeron şirketler SGK bildirimlerini farklı farklı iş kollarından yaparak ve bunu her ay değiştirerek taşeron işçilerinin sendika üyeliklerinin tanınmamasına sebep olmaktadırlar.

Bakınız, ocak ayında meydana gelen iş kazalarında sadece basına yansıdığı kadarıyla 68 işçi ölmüş, 227 işçi de yaralanmıştır. En çok ölüm madencilik iş kolunda yaşanırken, ölümlerin 15'i inşaat ve 10'u metal iş kolunda meydana gelmiştir.

Taşeron sistemi 7 Ocakta Kozlu'da 8 can almıştır. 30 Ocakta Antep'teki galvaniz fabrikasındaki patlamada 9 işçi ölmüş ve 26 işçi yaralanmıştır. Peki, bu işçilerin kaçı sendikalıdır? Bu canların hesabını kim soracaktır?

Gördüğünüz gibi ekim ayında kabul edilen Sendikalar Yasası taşeron işçilerin hak arama mücadelesine girememesi, işverenin gözetilmesi üzerine kurgulanmış bir oyunun parçasıdır. Nitekim, bugün karşımıza çıkan birçok sektörde taşeron işçiler, bırakın hak aramayı, mevcut haklarını bile alamamaktadırlar. Sağlık Bakanlığında, belediyelerde çalışan taşeron işçilere, zorla, alacakları olmadıklarına dair kâğıt imzalatılmaktadır. Bu insanlar işe alınmama korkusundan dolayı gün yüzüne çıkamıyorlar. Daha önce birçok kez bunların araştırılmasına, hatta gizli bir ihbar hattı kurulması önerisinde bulundum ancak sonuç açıkça gösteriyor ki bu işçiler kimi kime şikâyet edecekler? Çünkü bugün kamudaki taşeron işçi sayısını, bakan dâhil, kimse tam olarak bilememektedir. Sayının 1 milyonun üzerinde olduğu sadece tahminlerden ibarettir.

Türkiye'de yapılmak istenen, istihdam modelinin adım adım ve tamamen değiştirilerek, sosyal devlet anlayışının terk edilerek tüccar devlet mantığının oturtulmaya çalışılmasıdır. Amaçlanan nedir? Amaçlanan, Hükûmetin taşeron işçilerinin sesini ne kadar daha duymazdan gelmesini engellemektir.

Taşeron işçinin hakkını savunan, onları örgütleyen, onların daima yanında olan DİSK'in 46'ncı kuruluş yıl dönümünü buradan tekrar kutluyorum, bütün çalışanlara selam ve saygılarımı sunuyorum. Yaşasın işçilerin örgütlü mücadelesi!

PTT'de Çalışan Taşeron İşçilerin Sıkıntıları

Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kurul Tutanağı 24. Dönem 3. Yasama Yılı 65. Birleşim.

13/Şubat/2013

13/Şubat/2013

KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) - Teşekkür ediyorum.

AKP, kölelik düzeni demek olan taşeronlaşmada sınır tanımıyor, her geçen gün bunu biraz daha yaygınlaştırıyor. Son olarak, PTT Genel Müdürlüğü dağıtım ve kargo hizmetleri için 20 bölgede ihale yaptı ve Acele Posta Servisi, taahhütlü mektup ve kargo gibi hizmetler yirmi dokuz aylığına taşeron şirketlere verildi. Taşeron şirketler de bu hizmetleri 1 Şubat 2013 itibarıyla uygulamaya başladı. Ne var ki, bu kadar kısa zaman içinde bile sıkıntının ne denli büyük olduğu ortaya çıktı. Hem vatandaş mağdur hem de işçi. Dağıtım işini yapan taşeron işçiler ihalelerin iş yapanlara değil, menfaat doğrultusunda verildiğini söylüyor. Ayrıca, işveren tarafından tehdit yoluyla çalıştırıldıklarını, sorunlarını anlatacak hiçbir yetkili bulamadıklarını, ücretlerin ya geç ödendiğini ya da hiç ödenmediğini ve yasal sınırların üzerinde çalıştırıldıklarını söylüyor. Böylesine köklü bir kurumun plansız programsız aldığı bu kararın gerekçesi ve amaçlanan nedir? Hükûmet taşeron işçilerin sesini duymazdan mı gelecektir?

Ayrıca, örgütlü işçinin sesi olan DİSK'in 46'ncı yılını buradan tekrar kutlamak istiyorum. Kölelik düzenine "Hayır." diyen en önemli örgütlenme DİSK'tir. Onların her zaman yanında olduğumuzu belirtmek istiyorum.

Teşekkür ediyorum.

Cumhuriyet Savcıları Kimsesizlerin Kimsesidir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kurul Tutanağı 24. Dönem 3. Yasama Yılı 52. Birleşim.

15/Ocak/2013

15/Ocak/2013

KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

İstanbul Fatih'te, haziran ayında 11 polisten yol ortasında dayak yiyen vatandaşı hepiniz hatırlarsınız. İşte, bu öldüresiye dövülen Ahmet Koca'ya polise direnme ve hakaret suçlamasıyla dava açılmasının ardından ikinci bir şok da savcılardan geldi. Aradan yedi ay geçmesine rağmen soruşturma tamamlanamadı. Dosyayı tamamlamaya niyetlenen ilgili tüm savcıların görevlerinden alınarak başka görevlere atanmış olmaları bir şok oldu. Dosya şu an 4'üncü savcıya geçecek ve süre daha ne kadar uzatılacak belli değil. Aynı şekilde, yirmi yıl önce gözaltındayken kaybedilen 3 kişinin dosyası da hazırlanamadığı için zaman aşımı tehlikesiyle karşı karşıyadır.

Bizim bildiğimiz "cumhuriyet" kimsesizlerin kimsesidir. Sıfatının önünde "cumhuriyet" olan tek meslek grubu savcılıktır, çünkü onlar gerektiğinde Başbakandan, bakandan, polisten, validen hesap sorabilmesi gereken "cumhuriyet"in memurlarıdır. Bugün ise ortadaki tablo içler acısıdır.

Bunları kamuoyuna duyurmak istedim, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Öğüt.

Tasarım ve kodlama Şansal KANTARCI, 2013