SİNEMA tarihimizin unutulmaz repliklerinden biridir: "Ne diyem? Mesela, Mahmut mu diyem?"Sinan Çetin'in "Çiçek Abbas"ının senaryosunu yazan Yavuz Turgul'un hediyesidir.Replik şu yoldan geçerek gelir.Şener Şen'in canlandırdığı "uyuz ve dalavereci" minibüs şoförü Şakir kahvede oturmaktadır.Eski muavini Çiçek Abbas, tıpkı Şakir gibi giyinmiş halde kahveye girer. Kendi minibüsünü almış, Şakir le durumu eşitlemiştir.Herkese çay ısmarlar yeni (aslında hurdalık!) minibüs şerefine.Şakir'e de ısmarlar fakat Şakir istemez eski muavin/yeni rakip Çiçek Abbas'ın çayını.Bu arada kendisine adıyla hitap edilmesine de bozulur. "Ne demek Şakir?" diye çıkışır. Kahramanımız Çiçek Abbas cevabı yapıştırır: "Ne diyem? Mesela, Mahmut mu diyem?"O gün, bu gün, şu gün hatırladığımızda gülmekten katılırız...
Geçtiğimiz günlerde TBMM de Türk Ceza Kanunu hakkında yapılması öngörülen değişiklikler tartışılırken CHP İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt de söz almış. Ve aldığı sözü Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'ı eleştirmek için kullanmış.Kadir Gökmen Öğüt, 24 Mart 2011'de CHPli İsa Gök'ün yaptığı konuşmayı ve Bekir Bozdağ'ın cevabını hatırlatmış. İsa Gök, gazeteci Ahmet Şık'ın tutuklanmasıyla ilgili olarak şunları söylemiş o tarihte: "Fettullah Gülen emniyet teşkilatında istihbarata, KOM'a her yere giriyor ve bir gazeteci, emniyetteki Fethullahçı yapılanmayı deşifre ediyor. Zekeriya Öz o kitabı toplatıyor. Belki de bundan sonra yargı içindeki Gülen çetesi deşifresi olacaktı, birilerine batacaktı; batmadan, adamı hatırdılar, Ahmet Şık cezaevinde..."
Bekir Bozdağ da Meclis tutanaklarına göre defansa şöyle koşmuş: "Seversiniz, sevmezsiniz ama (Fethullah Gülen) değerli bir insandır, bilge bir insandır, bu ülkenin milli ve manevi değerlerine bağlı nesillerin yetişmesi için hizmet yapıyor; her şeyi de açık, devletin denetimi, gözetimi altında açık, her şeyi gözünün önünde olan... Hakkında herhangi bir savcının iddiası, mahkûmiyet kararı olmayan birini, 'Çete' diye itham ederseniz ona karşı büyük bir haksızlık yaparsınız... Temiz insanları 'Çete' diye suçlamak kabul edilemez. (AKP sıralarından alkışlar)"İşte önceki gün Kadir Gökmen Öğüt bu sözleri hatırlatıp "Çete diyemezsin dediğiniz adama çete diyorsunuz. Sahi ne diyorsunuz?" demiş.
Aman, ilahi Kadir Bey...Ya ne diyeydi? Mesela Mahmut mu diyeydi?"Öküzün henüz ölmediği, ortaklığın bozulmadığı" o günlerde neler var, neler...Bekir Bozdağ'ın Antalya'daki Türkçe Olimpiyatları'nda yaptığı daha duygusal "vicdanlı micdanlı" çıkışları var.Bülent Arınç'ın "Hocaefendi'ye iftira atanlar, memlekete geldiğinde çiçeklerle karşılayacaklar" öngörüleri var.Başbakan Erdoğan'ın "Yetti gayrı bu hasretlik, buluşalım gayrı" konuşmaları var.O günlerde Ahmet'i, Nödim'i çarmıha geren, Zekeriya Öz'le çaydan nargileye koşan, Cemaat'in gezilerinden dönüşte güzelleme kompozisyonlarında birincilik yarışı yapanların bugünkü halleri var.Alemsiniz Kadir Bey...
Hal böyle iken, ne diyeydi yani Bekir Bozdağ?
Hakikaten, Mahmut mu diyeydi?..
Hükümet yetkililerinin bundan birkaç yıl öncesinde başta Ergenekon Davası olmak üzere toplumun yakından takip ettiği davalara bakan Cumhuriyet savcılarına ve Fethullah Gülen'e sahip çıktığını, ancak bugün aynı savcılar ve Gülen hakkında tam tersi söylemler içinde olduğunu ifade eden Öğüt, "O suçladıkları milletvekili arkadaşlarımız onurla bizim yanımızdalar, Sayın Alan dışında, hepsi yanımızdalar. Yakında Alan'ın da yanımızda olacağını düşünüyoruz" diye konuştu.
CHP'li Öğüt'ün gündeminde Gezi protestoları da vardı. Hükümeti miting ve gösterilerde çifte standart uygulamakla eleştiren Öğüt, Ayasofya'nın cami olabilmesi için hükümetçe yasal olmayan miting alanlarında yapılan mitinglere izin verilirken Gezi'de ve 1 Mayıs'ta yapılan barışçı gösterilere yüzlerce TOMA ve binlerce polisle müdahale edildiğini ifade etti.
"Gezi'de, 1 Mayıs'ta gözaltına alınan, içinde çocukların da olduğu yüzlerce gencimize kolları bükülerek, ters kelepçe yapılarak, aç bırakılarak, tuvalete götürülmeyerek, onurları kıracak şekilde üst araması yapılarak, zamanında savcılık ifadesi alınmayarak her türlü işkence yapılırken; cumhuriyetten nefret eden, tekrar Osmanlı hayalleri gören yandaşlarınıza gösterdiğiniz müsamaha manidardır" diyen Öğüt, sözlerini şu şekilde sürdürdü: "Geziciler baş örtülü bacımıza saldırdılar yalanını söylerken Hopa'da, Erzurum'da, Karadeniz'de baş örtülü bacılarımıza yapılan işkenceyi görmezden gelmektesiniz. Hükümetin başı "Başbakana yuh çekersen tokadı yersin." diyebilmekte, basın danışmanı polislerin arasındaki bir çocuğu tekmeleyebilmekte, adaleti kendi uygulamaya çalışmakta ama Gezi'de vahşice öldürülen 14 yaşındaki Berkin Elvan'ın annesini yandaşlarına yuhalatabilmektedirler"
CHP'li Öğüt, konuşmasının sonunda zulümhanelerde yatanlar için geçtiğimiz günlerde 23. ölüm yıl dönümü olan Ahmet Arif'in Haberin Var mı Taş Duvar adlı şiirini okudu.
İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt, İstanbul Kadıköy'deki Söğütlüçeşme Metrobüs İstasyonu'nun şantiyeyi andıran görünümünü ve bölge halkının şikayetlerini TBMM'ye taşıdı; İçişleri Bakanı Efkan Ala'nın yanıtlaması istemiyle soru önergesi verdi.
Çalışmalar kapsamında etrafı kapatılan istasyon çevresinin bölge halkını rahatsız ettiğini, yeterli yönlendirme tabelasının bulunmaması ve istasyonun terk edilmiş araziyi andırıyor olmasının şikayetleri de beraberinde getirdiğini ifade eden Öğüt, vatandaşların metrobüse ulaşımını kolaylaştıracak yönlendirme tabelaların bulunmamasının gerekçesini ve şikayetler doğrultusunda gerekli çalışmanın yapılıp yapılmayacağını sordu.
Çevresi levhalarla kapatılan ve inşaat alanını andıran istasyonda düzenleme çalışmalarının ne zaman tamamlanmasının planlandığını soran Öğüt ayrıca, istasyonun özellikle gece saatlerinde çok karanlık olduğunu, aynı yerde daha önce bir kadının tecavüze uğradığını belirterek, çalışmalar tamamlanana kadar istasyon çevresinde ışıklandırma düzeninin kurulup kurulmayacağı sorusunu da yöneltti.
Kaynak:
http://www.chp.org.tr/
Geçtiğimiz hafta kamuoyunda tarihi Göztepe İstasyonunun Marmaray çalışması kapsamında yıkılacağı haberleri yer almış bunun üzerine Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı'ndan yapılan resmi açıklamada istasyonun yıkılmayacağı, mevcut istasyonun 400 metre batısına yeni ve modern bir istasyon inşa edileceği ifade edilmişti. Ne var ki, çalışmalar çerçevesinde atıl durumda bulunan tarihi Kadıköy tren istasyonlarının nasıl değerlendirileceğine ilişkin yetkili ağızdan herhangi bir açıklama yapılmaması üzerine CHP İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt konuyu Meclis'e taşıdı.
Bakan Lütfi Elvan'ın yanıtlaması istemiyle önerge veren Öğüt, Kadıköy'deki 6 tarihi istasyonun akıbetinin merak uyandırdığını ifade ederek, başta Göztepe olmak üzere Kızıltoprak, Feneryolu, Erenköy, Suadiye ve Bostancı istasyonlarının Kültür ve Turizm Bakanlığı İstanbul 5 No'lu Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu'nun 15.10.2010 tarih ve 2864 sayılı kararı ile demiryolu mimarisinin özgün yapılarından olmasının yanı sıra binalarıyla birlikte 1. Grup Kültür Varlığı olarak tescilli olduğunu söyledi.
Tüm bunlar göz önünde bulundurulduğunda, bu yapıların korunması hususunda ilgili birimlerle görüşülüp görüşülmediğini ve nasıl muhafaza edileceğine dair karar alınıp alınmadığını soran CHP'li Öğüt, İstasyonların ne şekilde değerlendirileceği ile alakalı olarak bölge halkının görüşünün alınması planlanmakta mıdır? sorusunu yöneltti.
Özelleştirme Yüksek Kurulu'nun İstanbul'da 2 bin dönümlük 71 taşınmazı özelleştireceği, özelleştirilecek yerler arasında doğal sit, arkeolojik alan, dere yatakları, yollar, belediye hizmet alanı, yeşil alan, askeri bölge, tarımsal üretim teknolojileri geliştirme parkı ve dini tesislerin de bulunduğu haberleri Meclis'e taşındı.
İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in yanıtlaması istemiyle önerge hazırlayarak yaklaşık 2 bin dönümlük arazinin özelleştirme kapsamına alınmasının gerekçesini sordu.
Söz konusu arazilerin tek tek hangi yöntemle özelleştirilmesinin planlandığını ve bu araziler için ihale muhammen bedellerinin belirlenip belirlenmediğini soran Öğüt, ayrıca şu soruları yöneltti:
Kaynak:
http://www.chp.org.tr/
CHP İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, Gezi Parkı eylemleri ile ilgili olarak, bir yakının gelinin yerlerde sürüklendiğini anlattığını anımsattı. Öğüt, "Sayın Başbakan, biz de bir çok şey söylüyoruz, bunları ispat ediyoruz. İddialarınızı ispatlayın. Böyle alçaklar varsa neden yakalanmıyor?" dedi. Öğüt, bir kaç gösteriye katıldığı diye gençlerin terörist ilan edildiğini ancak onların terörist değil yurt sever çocuklar olduğunu söyledi. Son olarak Hakan Yaman'ın, polisin insanlık dışı saldırısına maruz kaldığını belirten Öğüt, "Unutmayın korku bulaşıcıdır ama cesaret de bulaşıcıdır. Herkesi terörist ilan etseniz de yaptıklarınızı tarih önünde yargılayacağız" diye konuştu.
Gezi Parkı eylemlerinde gözlerini kaybedenlerin olduğunu anlatan Öğüt, "Onları anlamaya çalışın. Sizin başınıza gelse nasıl dayanacaksanız?" diyerek, kürsüde elini bir gözünün üzerine koyarak bir süre bekledi.
Kaynak:
CHP İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt; Belediye Başkanı Battal İlgezdi yönetiminde Ataşehir'de çok ciddi gelişme olduğunu, Ataşehir'in sorunlarını TBMM'de dile getirdiğini söyledi.
Örgütten gelen siyasetçi olmanın bütün izlerini taşıyan, seçim bölgesi olan İstanbul 1, bölge ile İstanbul'daki Çankırı dernekleri ve diğer STK ile hemşeri derneklerinin bütün etkinliklerine katılan, katıldığı bu etkinliklerde halkın istek ve şikayetlerini dinleyen, çalışkan bir milletvekili ile birlikteyiz.
Seçildim işim bitti.demeyen. Bunu diyenlere de, Asıl çalışma seçildikten sonra olmalıdırı yaptığı çalışmalar ile gösteren CHP İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt.
Seçildikten sonra asıl görevi olan vekaleti gereği gibi yerine getirdiğini, milleti temsil ettiğini düşündüğümüz, Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt ile gazetemize 1 Mayıs sonrası yaptığı ziyarette gerçekleştirdiğimiz söyleşiyi sunuyoruz sizlere.
Kadir Gökmen Öğüt Kimdir?
Ben diş hekimi Kadir Gökmen Öğüt. Siyasi geçmişim; Cumhuriyet halk Partisi (CHP) ve Sosyal Demokrat Halkçı Parti (SHP)'de ilçe başkanlığı olarak görev yaptım. İstanbul Diş Hekimleri Odası'nda uzun yıllar yöneticilik yaptım. Son olarak ta İstanbul Diş Hekimleri Odası Başkanlığı yaptım. Bunun dışında birçok dernekte yöneticilik yaptım. Halen aktif siyasetteyim. İstanbul Milletvekili olarak görev yapıyorum.
1959 Çankırı Çerkeş doğumluyum. 1973'den bu yana İstanbul'da yaşıyorum. 1976'da Kabataş Erkek Lisesi'nden, 1981'de Diş Hekimliği Fakültesi'nden mezun olup eğitimimi tamamladıktan sonra diş hekimliğine başladım.
30 yıldır Kadıköy'de Altıyol'daki muayenehanemde Diş Hekimlik mesleğimi sürdürmekteyim.
Evliyim bir çocuğum var.
Ben 17 yaşından beri dernekçilik ve siyasetle uğraşıyorum. Üniversitedeyken dernek yöneticiliği yaptım. Daha sonra Diş Hekimleri Odası'nda yöneticilik ve başkanlık yaptım. Uzun yıllardır dernek ve siyasetin içerisinde olan bir arkadaşınızım. Bu işleri seviyoruz sanırım ondan kaynaklanıyor. Siyaset çok farklı bir uğraş. Siyaset sevilerek yapılan hizmet aşkı, istek, emek ve fedakarlık isteyen bir toplum hizmeti. Onlarda bende var.
1973'den bu yana İstanbul'da yaşıyor olmanın, diş hekimi olmamın ve muayenehanemin olmasının çevre edinmeme çok büyük katkısı oldu.
Uzun yıllar bu işlerle uğraşmanın sonucunda, milletvekilli olduktan sonra siyasi örgüt geçmişimin da bana çok katkısı oldu.
Halkın sorunlarının tespiti, otobüs sorunu, okulların kapatılması ve fiziki koşulları, okullardaki hizmetlilerin sorunu bana kolayca ulaşıyor, ben de meclise taşıyorum. Halkla iç içe olduğumuz için hem halktan hem de örgütten bilgi geliyor.
Çankırılıların manevi olarak bana çok katkıları oldu. Hem Çankırılılar Vakfı'nı hem de İstanbul Çankırı Dernekleri Federasyonu (ÇANDEF)'nun ve derneklerin açık destekleri oldu. Bana verilen bu manevi destek Çankırı ve Çankırılıya hizmet etmek için teşvik oluyor.
Genel başkanımızın bizi Çankırı Gönüllü Milletvekili olarak atamış olması, doğal olarak benim Çankırı üzerine daha çok çalışma yapmamı gerektiriyor. Aslında Yozgat verilmişti bana ama ben Çankırı'yı istedim. Dolayısı ile daha iyi tanıdığım Çankırı ve Karabük'te daha faydalı olacağımı düşündüm. Karabük ve Çankırı benim de sorumlusu olduğum iki il. Bu iki il ile ilgili çalışmaları yürütüyoruz.
Ataşehir kurulmadan önce büyük bir bölümü Kadıköy'deydi. Ben de Kadıköy ilçe Başkanı olarak bu bölgeyi sokak sokak biliyorum. Ataşehir'de çok ciddi bir gelişme var. Bizim dönemimiz de başlayan, belediye olunca daha da hızlanan, sokaklara kadar inen bir hizmet var. Bu anlamda belediye başkanını ve çalışanlarını kutluyorum.
Bunun yanı sıra imar faaliyetleri çok ciddi şekilde ilerliyor. Biliyorsunuz Ataşehir'in imarını çıkarmıyorlardı. Benim de olduğum, Ataşehir Belediye Başkanı ve Ataşehirlilerin katıldığı bir eylem yapıldı Büyükşehir Belediyesi önünde. Bu durum karşısında Yenisahra ve Barbaros mahallelerinin imarını çıkarmak zorunda kaldılar. Eksiği ile hatasıyla çıkardılar ama onu daha da toparlayacağımıza inanıyorum. Daha da düzelecektir. Hemen karşısında 30 kat 50 kat yerler varken; yanındaki yerlerin emsallerinin düşük olması ne vicdana sığar, ne akla sığar, ne insanlık anlayışına, nede şehircilik anlayışına sığar.
Her yer öyle mi olsun? Her yer öyle olmasın tabi. Şehrin nefes alabileceği düşük yoğunluklu yerler de yapmak lazım. Düşük yoğunluklu yer oranın değerini düşürmez. Düşük yoğunluklu yer, eğer sonradan her hangi bir şekilde yoğunluk yükseltilmezse; tersine, çok daha kıymetli hale gelir.
Buradaki bütün amaç kimseyi kollamadan, birilerine rant aktarmak olmamalı, daha öncede birilerine haber verip satın almalarını sağlamak olmamalı. Bölge insanlarının, Yenisahra, Barbaros mahallelerinin sakinlerinin bildiği istediği şekilde yapılanmalıdır.
Biz gerekli girişimi yaptık, yaparız da. Ataşehir'in imar planı, Yenisahra ve Yakın Çevresi 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı kapsamında ortaya çıkması muhtemel adaletsizlikler ortadan kaldıracak çalışmaları ile ilgili Mecliste soru önergesi verdim. TBMM Genel Kurulu'nda yaptığım konuşmalarda bu konuyu defalarca gündeme getirerek çalışmaları takip ediyorum. Kimsenin hakkının yenilmemesi konusunda yapılacak çalışmalara ön ayak oluruz.
AKP'nin en büyük özelliği İstanbul'un rantını yemek. İktidara geldikleri günden beri 200 - 250 milyar dolarlık bir rant transferi yaptılar. Başbakan Zeytinburnu 16/9 konutlarına kızıyor, küstüm diyor. Küstüğü adamın sponsor olduğu açılışa gidiyor. Mecliste ben uyarıyorum; bir hafta sonra küstüğü adamın açılışına gidecek diyorum. Hiç bir şey fark etmiyor, yine açılışa gidiyorlar. Böyle bir uygulama var. Kendi aralarında iyi polis kötü polis oynuyorlar. Çünkü Türkiye'de sanayiyle, Türkiye'de üretimle ilgisi yok AKP iktidarının. Para kazanmanın tek yolunu biliyorlar; imar. Sürekli rantın peşindeler.
Şimdi de denizi dolduruyorlar alınan hafriyatlarla. İstanbul'un iki yakasını birleştirecekler bu gidişle. Yenikapı'yı dolduruyorlar 3,5 km. Maltepe'yi dolduruyorlar 3,5 km. ÇED raporlarını rağmen. Her şey aleyhlerine ama biz yaptık oldu diyorlar. Vatandaşın fikrini almıyorlar. İstanbul'da balık niye azaldı?diye soruluyor. Balık yumurtlama alanlarının, yani doğal üreme alanlarının üstüne hafriyat dökülüyor. Doğal olmayan bu dolgu balıkların üreme alanlarını yok ederek doğanın bütün dengesini bozuyor.
Ranta en iyi örneklerden biri de; Çamlıca'ya cami diye kandırdılar, etrafına AVM çıkartılar. Biliyorsunuz; gecekondu yapılırken önce bir cami yapılır, etrafı gecekondularla donatılırdı. Şimdi yine aynısını yapıyorlar. Çamlıca'ya şu anda Cami ile birlikte bir AVM yapılıyor. İnanılmaz bir rant ilişkisi var bu gün.
AVM'lerin vasıtası ile Türkiye'den yapılan transferin haddi hesabı yok. Ayrıca AVM kiracıları denilen bir gurup var. Bunlar AVM'lerde ezilen yerli gruplar. Bu yerli gruplara genelde en kötü yerler veriliyor. AVM'lerin en güzel yerleri öncelikle yabancı gruplara veriliyor. Daha sonra kalan yerler yerli şirketlerin kaymak tabakasına veriliyor. Bunlar kirayı ödeyemeyecek durumdalar. Öyle sözleşmeler var ki; hizmet bedeli altında, yüksek bedeller alınıyor. Ben bu AVM kiracılarının da takipçisiyim.
AVM'lerin şehir içerisine bu kadar yüksek sayıda yapılması kadar katliam yok. İki nedenle Katliam. Bir; esnafı mahvettiler, mahallede esnaf kalmadı. İnsanlar alışverişlerini paraları olduğu zaman AVM'den yapıyorlar. Parası olmadığı zaman geliyor, mahalledeki bakkaldan yapıyor. Veresiye yazdırıyor. Böyle bir kısır döngü. Esnaf gittikçe fakirleşiyor.
AVM'lerin yarattığı en büyük problemlerden birisi de trafik. Benim bildiğim bu bölgeye yakın 500 metrelik bir alanda, AVM sayısı üç tane iken; yeni açılanlarla birlikte AVM sayısı beş taneye ulaştı. Bu trafiğin altından kalkmak nasıl mümkün olacak? Böyle bir sistem kurdular. Alt yapıya gerek yok. AVM olsun, herkes gelsin alışveriş merkezlerini gezsin yeter.
Rant öyle bir şey ki dağıtmadığın an göçer. AKP iktidarı da ranta dayalı. İktidarının devamı için rant dağıtmak zorunda. Bunun için de sürekli yeni rant alanları oluşturmak zorunda. Kimse ülkenin büyümesine, İstanbul'un kentleşmesine, kentsel dönüşümüne karşı değil. Bunlar kentsel dönüşüm derken yine rantı düşünüyorlar. Kentsel gelişim, dönüşüm sırasında mutlaka bir rant oluşacaktır. Ama doğru olan; oluşan bu rantın orada yaşayanlar, hak sahipleri ile paylaşılmasıdır.
Bölge insanı ile iktidar arasında bu rant paylaşımı olmazsa yapılan talana dönüşüyor. Birileri geliyor kapatıyor, yada vatandaşa ait yeşil alanda kalan yeri ucuz fiyata alıyor. Bir müddet sonra bu yeşil alan imara açılıyor ve o yer trilyon ediyor.
Mecliste 2,5 olan emsali İmar oyunları, plan notları ile 11'e kadar çıkarabiliyorlar. Ama bunu Başbakan da söyledi; Bunu yapmayın. Emsali 6 - 7'ye çıkartıyorsunuz. Yapamayın sakın, görmeyeyim.dedi. Ama iş işten geçti. İstanbul mahvolmuş durumda şu anda. İki gündür İstanbul'da pus var. Bu pus hiç dağılmıyor. Sebep ne? İstanbul'da yüksek yapılanmaya izin verilmesiyle ortaya çıkan koşullar hava sirkülasyonunu sıfırladı.
Ormanlarımızı mahvediyorlar. 3, köprü yapılmasın diyen yok. İstanbul'a köprü yapılabilir. Ama bu köprü demiryolu köprüsü olması lazım. Marmaray türü bir şey olması lazım. Ormanlardan geçmemesi lazım. Ama hem havaalanını hem de çevre yolunu oradan geçirerek ve birlerine de daha önceden haber vererek bunu yapmaları, oraları rantsal olarak hakikaten inanılmaz bir cazibe merkezi haline getirdi.
Taksim'i alan yapmaktan çıkarmaya çalışıyorlar. Alışveriş merkezi yapacaklar. Yaya merkezi yapacaklar. İstiklal Caddesi'ndeki küçük yürüyüş alanlarını da kaldıracaklar. Burada yürüyüşler olmasın istiyorlar. Bu gün Başbakan bağırmış;Burada yürüyemezsiniz, devletin gösterdiği yerde yapacaksınız kardeşim yürüyüşü, istediğiniz yerde yapamazsınız.diye. Böyle bir Anayasal hakkı engellemek için ellerinden geleni yapıyorlar.
Önceki vali Muammer Güler'de böyle yapmıştı. Mükafatını aldı. İçişleri Bakanı oldu. Şimdiki vali de onu yapmaya çalışıyor. Hedefi içişleri bakanlığı. Ama AKP Hükümeti o kadar yaşamayacağı için hayal kırıklığına uğrayacak. Valinin "elinde bomba var" dediği kızımızın görüldü ki elindeki, gazdan etkilendiğinde yüzünü yıkamak için sirke. Gaz bombasının etkisini azaltmak için sirke elindeki. Sirkeyi bütün toplumun gözünün önünde bomba diye kandırdı insanları. Böyle bir valimiz var. Bizde onun hakkında suç duyurusunda bulunduk. Vali ve İçişleri Bakanı hakkında.
Köprüleri ancak savaş halinde açabilecekken maalesef bu gün bunu da yaptılar. 23 bin plisi getirdiler Türkiye'nin her tarafından TOMA ları getirdiler. Ben oradaydım; sıkılan ve hedef gözetilerek atılan gaz bombasının haddi hesabı yoktu. Gaz bombasının üstünde aynen şöyle yazıyor; 150 metreden yakından atılmaz. 45 derece yukarı atılır. Benim gözümün önünde onlarca fişeği hedef gözeterek attılar. Benim üç arkadaşım bizzat yaralandı. Diğerleri de ciddi gaz saldırısına maruz kaldılar.
Haydarpaşa'da sorun şu; Asya Kıtası'nın ve Anadolu'nun batısında, tiren yolunun başlangıcı olan Haydarpaşa'yı fiilen yok edip, Söğütlüçeşme'yi merkez yapmaya çalışıyorlar. Haydarpaşa böylelikle yok olacak. Çokta hızlı olmayan tireni koyacaklar. Onu da hızlı tiren diye Marmaray projesine katacaklar.
1 milyon 400 bin metrekare alanı olan Haydarpaşa'yı rezidanslar, alışveriş merkezleri haline getirmeye çalışıyorlar. Kadıköy Meydanı'nı çadırhane yapmaya çalışıyorlar. En son bakan yeni bir şey daha söyledi o da şuydu; Haydarpaşa'nın kenarına 70 bin kişilik stat yapacağız.dedi. itiraz edince de; Prefabrik olacak. Biz onu başka yere taşıyacağız sonra.dedi.
Yani, yine yeni bir alan doldurma stratejisi. Önce bir alanı dolduracaklar. Birkaç sene sonra da; tamam biz bunu kaldırıyoruz diyerek oraya rezidanslar yapacaklar. Bunlar analarından, babalarından rezidansla doğmuşlar. Bir arkadaşımın söylediği bir cümle var; Allaha yakın olmak yüksek binada oturmakla olmuyor. Yani yüksekte oturmakla Allaha yakın olmuyorsun. Yine söylenen bir şey; Mücahit olarak geldiler. Müteahhit olarak devam ediyorlar. Yürü ya kulum demiş adeta bunlara.
Bütün örgütler son derece ciddi çalışıyor. Ev ev dolaşıyoruz, dolaşacağız. Bizim Anakent seçimlerini alma gibi bir sıkıntımız olmadığını düşünüyorum. Halkın bıkkınlığının had safhaya geldiğini düşünüyorum. Bu rant yağmasının da insanların gözünün önünde yapıldığını görüyoruz.
Bunun yanı sıra şunu da söylemek isterim; özellikle bu tür yeni yapılaşmakta olan yerlere ve hedef olarak belirledikleri, almak istedikleri yerlere (bunlardan birisi de Ataşehir) bol miktarda seçmen kaydı kaydırıyorlar. Bunların hepsini ev ev tespit edeceğiz. Bu kaydırmaları engelleyeceğiz. Çünkü muhtarları devre dışı bıraktılar. Eskiden muhtarlar kayıt tutabiliyordu. Bir ilçede olduğu gibi, nüfus müdürlerini de meclis üyesi milletvekili yaparak ödüllendirmek istiyorlar.
Biz şu ilişkiyi kurduk; Çankırı'nın bütün köy muhtarları, hangi siyasi partiden olursa olsun belediye başkanları, bir sıkıntıları olduğu zaman artık mecliste bana geliyorlar. Sıkıntılarını bana bildiriyorlar. Her gün Çankırı'dan misafirlerim var. Onların sorunlarını çözmeye çalışıyorum.
Bunun yanı sıra İstanbul'daki bütün Çankırılıların, arkadaşlarımızın bütün toplantılarına gidiyorum. Onların Cumhuriyet Halk Partisi ile muhabbetini geliştirmeye çalışıyorum. Çok da başarılı sonuçlar aldığımızı söyleye biliriz. Şimdiye kadar hemşerilerimizle yeteri kadar ilgilenemediğimiz için ben partim adına hicap duyuyorum. Bizim çabalarımız vardı ama yeterli değildi. Ama seçim öncesi Genel Başkanımız Çankırı'ya gitti. Önümüzdeki günlerde bir kez daha gidecek Çankırı'ya.
Çankırı'nın bütün sorunlarını çözmek için Mecliste uğraşı veriyoruz. Ataşehir'de Çankırılılar tarafından yürütülen bir dernekleşme çalışması var. Ataşehir Belediyesi'nin de derneklere yer vereceğini duydum. Buna çok sevindim. Ataşehir Belediye Başkanı Battal İlgezdi'nin de Çankırılılarla yakın ilişkisi var. Bu da benim için ayrıca onur verici bir durum.
Kaynak:
http://www.atasehirweb.com/
CHP İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt, uzun süredir kamuoyu gündemine meşgul eden Devlet Tiyatroları, Devlet Opera ve Balesi ve Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü'nü de kapsayan yasa taslağını verdiği soru önergesiyle Meclis gündemine taşıdı.
Halihazırda hazırlanan taslağa ilişkin net bir bilgi olmamakla birlikte, Kültür ve Turizm Bakanlığı yetkilileri de resmiyete intikal etmiş yasa tasarısının dahi bulunmadığını söylediğini belirten Öğüt, aynı belirsiz durumun İstanbul Taksim'de bulunan AKM'nin akıbeti için de geçerli olduğunu söyledi.
Başbakan Erdoğan'ın son açıklamalarında AKM'nin yıkılarak yerine cami ile opera kültür binası yapılacağını söylediğini hatırlatan CHP'li Öğüt önergesinde, "Oysaki daha yakın zamanda Eski Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Ertuğrul Günay, konuyla ilgili bir önergeye verdiği yanıtta " AKM'nin yıkılarak bir rant alanı oluşturulmasından söz edilemez diyerek, merkezin bakım ve onarımı için 15/02/2012 tarihinde Sabancı Grubu ile Bakanlık arasında Sponsorluk Anlaşması imzalandığını ifade etmiştir. İlaveten İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu'nun 05.04.2013 günü AKM'de ki güçlendirme çalışmalarını yerinde incelemiş ve "AKM'DEN İYİ HABER" başlığı ile ilgili haber İstanbul Valiliği'nin resmi sitesine konmuştur" ifadelerine yer verdi.
Öğüt, Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik'in yanıtlaması istemiyle verdiği önergede şu soruları yöneltti:
Kaynak:
http://www.atasehirweb.com/